Hakkında
Hayatın anlamını düşünüp duruyoruz, ama bulamayınca da bazı sorular gündeme geliyor: Anlamın kendisi ne ki başka bir şeyle birleşince sorun oluyor? Anlamın anlamı adlı yazı dizisi bu soru için yazıldı. Bir anlamı sorgularken aslında hiçbir anlamın tek başına olmadığı anlatıldı. Yani keşfedilecek bir anlam yok. Bunun yerine benzetmelerle, benzeşmelerle ve dil oyunlarıyla kurulu bir anlam dünyası var. Bu yüzden anlamdan türetilen anlamı ve anlamlı olmanın anlamını bir başlıkta birleştirdim. Üzerinde uzlaştığımız bir karar olan anlamı ve kararlarımızın değişkenliğini anlattım. Bir anlam hem değişmekte hem de yeni anlamlara yol açmaktaydı. Mecaz dediğimiz şey aslında anlamın doğasıydı. İnsan dünyası da gerçek dünyanın bir mecazından ibaretti.
Mecaz oluşumuz son yazıda anlatılıyor. Aslında yazının sonu da başı da aynı şeyi anlatıyor. Anlam hakkında söylenen her şey görelidir. Anlamın anlamı da dahil anlamlar üretilmiştir ve daha da fazla üretilmek için işlenebilirler. Yani size kendimin dışındaki bir anlamdan bahsedemem. Tek yaptığımız kendimizi anlatmak iken, kendimiz de diğer her şey gibi başka bir “kendi”nin dönüşümüdür. Gerçekler değişiyor ve hiçbir şey sabit değil. O halde bu kadar yazının niçin olduğunu soruyorsunuzdur. Evren ne için? diye geri soruyorum.
Anlam ve gerçeklik de dahil her şey türemiştir. Ulaşabileceğimiz hiçbir şey kalıcı değildir. Kalıcı olsaydı ulaşamazdık. Biz maddenin üretilmiş farklı gerçekleri olarak ancak kendi lisanımızdaki varlıklara yönelebiliriz. Biz kendi dünyamızla sınırlıyız. Kalıcı olanın boyutlarını algılayamayız, merak bile edemeyiz. Felsefe dediğimiz tantana neyin nesi o halde? İşte buna dair sorgulamalar için Anlamın Anlamı yazıldı. Bir yanıt bulamadığımız halde neden merak ediyoruz? Yanıt mümkün değilse sorular neden var? Böyle şeyler için dmy.info ve diğer felsefi şeyler türedi. Anlamak ve ortak bir yaşam sürmek için birbirimizi anlıyormuş gibi yapmak. Birbirimizi idare ederek anlamlarımızı odaklamak ve daha mutlu bir hayat sürmek. Yaptığımız tam olarak bu değil, ancak hiçbir ifade tam ve eksiksiz olamayacağından hoşgörüp işimize yaramasını umuyoruz.
Felsefe boş iş, ama filozoflar boş konuşmuyor. Onlar her an değişen bir oyunda oyuna anlam katmaya uğraşıyor ve sahtelikleri mecazlarla anlatmaya çalışıyorlar. Felsefe metni anlatmaktan çok anlamlandırmak için yazılıyor. Anlamak ise mümkün değil, sadece yaratım -veya uydurma- çabası mevcuttur. Bu da felsefenin aynı konulardaki gelgitlerini akla getirir ki yeni felsefe veya anlama yok; yeni kelimeler-mecazlar- vardır.
İçindekiler
Hayatın Anlamsızlığı
Hayatın anlamsızlığına dair bir sorgulama. Anlamın anlamına başlangıç. Bir anlam bulamamak anlaşılır, insanın her isteği olmuyor, ancak gittikçe artan merak duygusu bir garipti. Bir anlama ulaşılamıyorsa, neden binlerce yıldır merak ediyorduk? Olmayan bir şeyi mi arıyorduk?
Anlam Arayışı
Uzunca bir anlamsız(belki de anlamlı) hayattan sonra, hayatım anlamsızlaşmıştı, ya da anlamlısızlığı fark etmiştim. Sürekli yazıyor, arkada kalan felsefesiz on dokuz yılın muhasebesini, ve mevcut durumun eleştirisini yapıyordum…Gittikçe sorular değişti ve usule ilişkin içerik edindiler. Anlam arayışım neden sonuçlanmıyor, hayatın bir anlamı olabilir mi, anlamsız olabilir mi, anlam nedir, gibi sorularla devam etti. Ardından anlamın anlamı nedir, binlerce yıldır neden bir cevap yok, neden bazılarımız arıyor ve çoğumuz aramıyor, yoksa herkes arıyor da bazılarımız mı ifade ediyor, peki neden? gibi sorularla sürdürdüm.
Anne Benim Neden Anlamım Yok?
Ana dili: kişinin öncelikle annesinden, sonra da aile ve toplumsal çevresinden edindiği iletişim aracıdır. Dünyayı ana dilimiz sayesinde tanırız. Öncelikli kaynak annemizdir. Anne bize hayatı öğretir. Her şeyin anlamını öncelikle ondan alırız. Daha sonra ailenin diğer üyeleri ve toplum gelir. İsimler ve anlamları bize çevremiz tarafından verilir. Hayatın ve içindekilerin anlamlarını başkalarından öğreniriz.
Elinin Körü ya da Transendental İdealizm
Anne Benim Neden Anlamım Yok? diyerek anlam arayışının kaynağına bir soru sormuştuk. Şimdi de sıra annenin cevabına geldi. Anne bu soruyu “elinin körü” diyerek yanıtlar. Annelerin günlük hayatta sıkça kullandığı aşkınsal(transendental- deneyüstü) bir açıklamadır. Annemiz, yani anlam arayışının kaynaklandığı nokta, bizi belli belirsiz bir yanıta sevk ediyor ya da bunu yaşamaya sürüklüyor diyebiliriz.
Hatanın Anlamı
Bakış açısına göre, bütün yazının ya da aradaki küçük bir esprinin hata olduğu düşünülebilir. Yazıda söylediğim gibi işlevsel hatalardı bunlar. Bir anlamda, okuyucuya balık vermedim, balık tutmayı öğrettim. Kendim tutmayı bilmiyorum, felsefecilerin çoğu bilmiyor, ama öğretmeye de doyamıyor. Ortada anlam yok, ama anlam vermeye çalışıyoruz. Olmayan bir anlamı nasıl verebiliriz, bu bir hata mıdır? Anlam varsa neden anlam vermeye çalışıyoruz? Anlamı olmayanın anlam vermesi mümkün müdür, ya da kendi kendini tıraş edenleri tıraş etmeyen berber, kendini tıraş edebilir mi?
Varsayım
Hayatta kesinliği arıyoruz ama temelimiz kesin değil. Varsayımlar üzerine inşa ettiğimiz kültürümüz, kesinlik bulsa da geçici kesinlikler olacaktır. Varsayımdan yola çıkıp kesinliğe ulaştığını sanmak ise, yalnızca kendini kandırmaktır. Bu yüzden soylu bir gerçeklik, evrensel tanımlar, değişmez yasalar bulmak; olmayan temel üzerine bina yapmak gibidir. Dil, inanç, kültür bir varsayımken nasıl olur da hayatın anlamı ve her şeyin cevabı gibi şeyleri ararız? Aradığımız kesinliğin tanımı da bir varsayımdır.
Kesinlik Nedir
Hakkında hiçbir şüpheye yer olmayan durumlar “kesin” olarak adlandırılır. Hatasızlığın bir yanılgı olduğunu ve her varlığın küçük hatalarla meydana geldiğini daha önce tartışmıştık. Bu durumda kesinliğin kabul edilebilir tek tanımı “şüphesizlik” olmaktadır. Bir şeyin kesin olması, ondan şüphe duyulmadığı anlamına gelir. Şüphe duyamayacağımız bir şey var mıdır?
Saçma
Hayat saçmaya indirgenerek anlamaya çalışılır. Öyle olsun ya da olmasın, sonuca dikkat çekmeliyiz. Tüm arayışların sonucunda cevap yerine daha fazla soru kalmaktadır. Sorunlar gittikçe birikmekte, çözümlere ulaşılamamaktadır. Burada anlamı arayanların niteliği akla gelir. Bazılarımız bunları hiç dert etmiyor. Hayatın anlamıyla ilgilenmeyenler var. Bazı insanlar anlamlarına sahip ve saçmacılığı saçma buluyor. Bu halde akla şu soru geliyor: acaba saçmalık veya hayatın anlamsızlığı kişisel midir? Yani genelde değil, öznede mi bulunurlar?
Saçmaya İndirgeme
Zamanın ruhunu yakalamak ve doğru “doğruyu” yani yanlış olmayan doğruyu savunmak için karşı tarafı saçmaya indirgeriz. Böylece kendi temellerimizi sağlamlaştırmakla edinemeyeceğimiz desteği karşı tarafın temellerini yıkmakla ediniriz. Kalıcı bir çözüm için karşıt önermenin sonuçlarının saçmalığı gösterilmelidir. Doğru kabul edilen bir önermenin sağlamlaştırılması da, aksi takdirdeki sonuçların sergilenmesi ile olanaklıdır. Bu yüzden “olmayana ergi” ya da saçmaya indirgeme güzel bir kanıt yöntemidir.
Yalan Nedir ?
Bu yazıda, yalanın doğruyu değil, görüşü örtmeye çalıştığını ve gerçeğin her zaman saf biçimde bulunmayı beklediğini ifade ettik. Hayat yalanlar ile ilerleseydi kendimize söylediğimiz yalanlardan fayda sağlardık. Etrafımızı kaplayan yalan perdesinin ardındaki gerçeği görmek için sorgulamak ve eleştirel düşünmek gerekir. Arka planda bulunan gerçeği keşfetmek için eleştirmeli ve felsefe yapmalıyız. Ancak kesin bir doğruya değil, ortak bir doğruya ulaşabileceğimizi de unutmamalıyız. Doğru ve gerçek bizden bağımsız değildir. Toplumun üyelerince uzlaşılmış şeylerdir.
Doğru Nedir?
Bir cümle kurduğumuzda bunu bir doğru olarak ortaya atarız. Herhangi bir cümle bu niteliğe sahiptir. Dilin bu yapısı bize doğruluğun göreliliğini de anlatır. Mesela “hayat gariptir” ya da “bu yemek tuzludur” demek söyleyen öznede doğruluk değeri taşır.
Üç Boyutlu Felsefe Filmi
Felsefeden hepimiz farklı şeyler anlarız. Hem sözcük farklı şeyler çağrıştırır, hem de felsefe adı altındaki eylemler farklı anlayışlara yol açar. Felsefenin neresinden baktığınız da önemlidir. Bir filmi anlamak gibidir. Herkes kendince anlar, ancak sanatçı kendisince bambaşka şeyler anlatmaya çalışmıştır. Çok derin bir felsefe sembolik bir film gibidir.
Karakoyunlu Felsefesi
Karakoyunlu, 1375- 1468 arasında Türkiye’nin doğusunda hüküm sürmüş bir devlettir. Bu yazıda Karakoyunlu felsefesini çözümleyeceğiz. Belki Karakoyunluları hiç duymamışsınızdır. Belki de duydunuz, ancak hakkında bir şey bilmiyorsunuz. Ancak büyük olasılıkla felsefesinden hiç haberiniz yok. Çünkü Karakoyunlu felsefesi diye bir şey henüz yok. Ama olamayacağını da düşünemeyiz. Felsefede bir şeyi var etmek yok etmek kadar kolaydır. İletişime dair her şey var ile yok arasında sizin kabullerinizi bekler.
Mecaz
Mecaz: Bir kelimeyi başka anlamlara gelecek biçimde kullanma, metafor. Anlam Arayışı’nın dilsel tarafını belirten bir mecaz.
“Antatılabilenden başka bir anlam yok” anlamına gelen bu yazımın adı. Hayatın anlamı, daha da önemlisi, anlamın anlamı.
Bu dünya da anladigimiz ne işimize yarayacak’ki ölün’ce’onun için çözüm ölümü anlamak bunu da tek anlatan bazi dinler,onlari anlamaksa baglanmaktan geciyor,anlayacagan onlara gore her sey anlatilmis felsefede sunulan ozgurluk sona eriyor ve bir nevi papaganlik basliyor,onun icin bunu anlamak icin beklemeyi anlamalisin olum gelene kadar olsada buda sonsuz felsefedir,felsefe yapabiliyorsan anliyorsun demektir anlaya anlaya git.,(anlamakmi kolay anlatmakmi)
Sorunuza ilişkin fikrimi beyan etmek isterim. Anlamak ve anlatmak , ikisi de aynıdır esasında , anlamakta sen anlarsın , anlatmak da başka birinin anlama yolculuğunda yolu tarif edersin , yani ikisi de anlamak kavramıdır. Temeli anlamak esasına dayanır . Tabii buradan sonrasında asıl zorluk başlar : anlamak . Anlamadığınız bir şeyi anlatamazsınız , anlatamadığınız şeyi zaten anlamamışsınızdır. Bu sebeple iş yeniden anlamak kavramında buluşuyor. Anlamak var olmaktır aslında , varsan bazı şeyleri anlamışsındır -tabi bu da sizin var olmak tanımınıza dayanıyor- . O sebeple ikisi de aslında eş kavramlar olduğundan bir seçim yapılabilmesi aslında pek de mümkün değildir. Ama bu yazıyı yazma sebebim sorunuza karşın bir fikir sunmak olduğundan ve ortada tek bir kavram olduğundan (ikisini fikrimce eş olduğunu belirtmiştim) anlamak seçeneği kanaatimce daha karmaşık bir kurguya dayanır.
Kimse kimseyi anlamıyor ve bunu fark etmiyor. Bazıları anladığını iddia edip bir şeyler yapıyor, ancak nafile. Yazdıklarım bir oyalanmadan öteye gidemiyor.