Türk Devlet Felsefesi- Türk Devlet Anlayışı

Türk Devlet Felsefesi- Türk Devlet Anlayışı

Türk Devlet Felsefesi- Türk Devlet Anlayışı Teşkilatı Yapısı TarihiTürk devlet anlayışı ve devlet felsefesini incelerken edebi metinler ve tarihi olaylardan esinleneceğiz. Aşağıda 3 dönemde Osmanlı öncesi özetlenen Türk devlet anlayışı Osmanlı dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti ile daha da belirginleşir. İlk kurumsallaşmadan zamanımıza dek Türklerde “devlet” ve “Türk olmak” daha belirgin olmuştur. Göktürklerde kağan etrafında toplanan topluluklar varken, Uygurlarda kağan ve toplum öne çıkar. Karahanlılarda “din” bunlara eklenir. Osmanlıda ise sultan ve ümmet ön plana çıkar. Makyavel’in Prens, Montaigne’in Denemeler’inde bahsettiği gibi Osmanlı devlet anlayışında “hükümdar” çok belirgindir. Sultan İstanbul’daki tahtında otururken bir elinde onbinlerce kişilik has ordusu, diğer elinde “gölgesi” olarak edindiği kulları- halk bulunurdu. Dikkat çeken Osmanlı’nın son dönemine kadar Türklüğün öne çıkmamasıdır. Daha çok dışarıdaki devletler için Osmanlılar Türk’ dür. Kendi içinde İslam ümmeti ve Osmanlı olmak vardır. Örneğin Berlin Kongresi’nde(1878) tüm devletler Fransa, İngiltere, Rusya- ulus adlarıyla anılırken Türkler “Osman” adıyla temsil edilmektedir. dmy.info

Türk Devlet Felsefesi- Türk Devlet Anlayışı Teşkilatı Yapısı TarihiTürkiye Cumhuriyeti’ nde ise durum tam tersine döner. Osmanlı’nın ulusalcılık trenini kaçırdığını gören yenilikçiler, son anda yetişerek Anadolu Türkiye’sini kurtarmışlardır. Cumhuriyetten sonra Türk devlet anlayışı Osmanlı’ya tepki olarak doğduğu için Osmanlı’daki problemleri bertaraf etmiş, ama  Osmanlı’da çıkmayan sorunlar da baş göstermeye başlamıştır. Kuruluş felsefesi olan emperyalizme karşı dayanışma anlayışı sonraları “sonradan milliyetçilik” le katıştırılmıştır. Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyet devrimlerinin verdiği momentumla yaklaşık 90 yıldır yerinde sayabilen bir devlet oluşturulmuştur. Kurucu babalardan sonra hiçbir şey katılmamıştır. Hazır olanı muhafaza etme geleneği oluşmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya sıralamasında 17-18 bandında seyreden ekonomi hep aynı bantta kalmıştır. Politikacılara göre onlar Türkiye’yi çok ilerletmiştir hatta bir süper güçtür. Tabi ki politikacılara inanmayacağız. Veriler ortada.  Türkiye kuruluşundan sonra süper normal bir devlet olarak kalmıştır.

Kısacası, tarih boyunca çok farklı devlet anlayışları edinen Türkler Osmanlı’da devlet örgütlenmesinin zirvesini yaşamış ancak hemen sonrasında çöküşünü de Osmanlı’da görmüştür. Sonrasında can havliyle Türkiye diye bir ülke kurtarmış onu da “idare etme” politikasıyla yönetmişlerdir. Türkiye devlet felsefesi hakkında söylenecek pek fazla söz yoktur. İçinde felsefe olsa tabi ki söylerdik. Ancak Türkiye devlet felsefesizliği hakkında başka bir yazıda görüşmek üzere.

bak. Köktürk Dönemi

Konar- göçer yaşam tarzıyla Altay Dağları çevresinde bir topluluk olarak yaşayan Göktürkler 552’de Bumin Kağan önderliğinde bir konfederasyon kurdular.

590’a kadar Kırım, Amu Derya ve Mançurya üçgeninde etki alanına sahip olarak büyük bir imparatorluk meydana getirdilerr.Köktürkler önce ikiye bölündüler, sonra doğu kolu 630’da, batı kolu 659’da Çin egemenliğine girdi. 682’de İlteriş idaresinde tekrar bağımsız bir idare kuruldu. İlteriş’ten sonra kardeşi Kapgan kağan oldu. Sonra da İlteriş’in oğlu, Kapgan’ın yeğeni Bilge başa geçti. Bilge ve Kül Tigin yazıtları Bilge’nin ağzındandır. Türklerin Devlet [dmy.info/devlet-nedir] anlayışı 730 larda dikilen bu yazıtlarla incelenmeye başlanacaktır.

Çin hanedanlarının iç işlere sıkça müdahale ettiğini görürüz. Sivil ve resmi işlerde Çin’in etkisi muhakkaktır. Çin’deki yerleşik hayata geçilmemesi gerektiği, göçebe olma vurgusu Çin egemenliğine karşı alınmış en önemli tedbirdir. Düşünce hayatında yerleşik düzene geçip şehirler kurmaya başlandığında güney Asya’dan çeşitli etkilerin(Maniheizm, Mazdasizm, Budizm, Hristiyanlık, Konfüçyüsçülük, Taoizm), girmesi bariz olacaktır. Ancak hiç kuşkusuz göçebe hayatta da insanların hayat görüşleri bulunmaktadır. Felsefece incelenmesi gereken yanları mevcuttur.

Bir bozkır kağanından beklendiği gibi nemrut bir hükümdarlık yoktur. Metinlerin çoğunda sosyal devlet betimlemesi vardır. Öğütleme tavrı edinilmiştir. Zorlama ve baskıdan ziyade “Nasihat budur, isterseniz uyarsınız” telkini görülür. Özellikle Orhun Yazıtları’nda “kağanın topladığı” değil kağan etrafında toplanan bir halk görürüz

“Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyle olduğun için, beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. (Kül Tigin- Güney Yüzü -08)

Hükümdarlık hakkı tanrıdandır. Tanrı hükümdar olmasını istediği kişilere “kut” verir. Bilge Kağan ve atalarına da kut vermiştir. Metinlerde birçok defa tanrı adı zikredilir. Kağan, hakan, kam, kan sözcüklerinin ve tengi, umay, yer- su gibi tanrı ve tanrıçaların kullanımı ve alakaları da devlet anlayışında tanrısal öğeleri tasvir eder. Hükmün ilahi temeli diğer krallık ve yönetimlerde de görülebilir ancak burada ilgi çekici olan tanrının yansıması olan kağanın halktan kopmamış olmasıdır.

Göçer hayat tarzıyla kurulmuş en büyük imparatorlukların bu coğrafyadan çıkabilmesi bizi devlet anlayışı açısından meraklandırır. Kalıcı bir başkenti, bağlayıcı bir dini veya elimize geçen bir yasası olmadan bu uygarlıklar nasıl başarılı olmuştur? Bunun açıklaması daha sonra pek çok dine üye olan ancak milli tanrısını ve kağan etrafındaki yapılanmayı terk etmeyen Türklerin bağnaz olmayan görüşlerinde saklıdır. Özünde edindiği en büyük özellik devlet anlayışıdır. Halk ve Türk boyları, hükümdarları birbirine hiç sadık değildir. Dinlerini de kolayca terk edebilmektedir. Ancak bu kilit noktasıdır. Başarı bu disiplinsizlikten gelmektedir. Garip bir şekilde doğadaki en büyük zenginlik olan “uyum” yeteneği doğal koşullar
Türk Devlet Felsefesi- Türk Devlet Anlayışıiçerisinde vuku bulmuştur. Önce muazzam Çin kültürünü kendine katan bu uyum yeteneği, sonraları Budizm, İslam, Fars, Arap ve Anadolu adaptasyonları olarak karşımıza çıkacaktır. Göktürkler bozkır yaşamında edebi gelenek oluştururken veya Uygurlar tarihteki en uygar toplumlardan birini oluştururken çevreyle etkileşim içindedir. Göktürk bengü taşlarında geçen birçok isyan ve Göktürkler’in de isyanla kurulmuş olması Amerikan bağımsızlığı, antik Yunanlılara karşı Anadolu kolonilerinin devletleşmesi gibi öncülünü de aşan hareketlere benzer. Sürekli bir devinim ve yenilenme hareketi içerisindeki boylar belki bozkır inançlarının getirdiği fanilik duygusu, belki de çevredeki Budizm, Taoizm gibi etkilerle risk almaya daha yatkın olmuştur. Zira Budizm, maniheizm, taoizm gibi dinler Tonyukuk’un dediği gibi “savaşçılığa uygun değil”se de Türklerin hayatı geçici bir yer olarak gören görüşüne uygundur.Türk devletinin[dmy.info/devlet-nedir] referansı kağandır. Toplum Türk diye toplanmamaktadır. Aslolan kağanın etkinliğidir. Kağan odak noktasıdır ve Türk ondan olandır. Nitekim diğer Türk boylarını Kırgız, Karluk, Uygur Türk saymayan yazıtlar milletin kaderini de hana bağlar.

bak. Uygur Dönemi

Uygurlarda devlet anlayışı nasıldı? Uygur Devleti’nin kuruluşuyla başlayalım. 2.Köktürk Devleti’ni yıkan unsurlardan biri olan Uygurlar Oğuz boylarını ve bölge ahalisini de içine alan bir yapılanmayla 742 yılından itibaren bağımsız idareye sahip oldular.Uygurlar Köktürklerin bıraktığı mirası sahiplenmiştir. Karahanlılara , SelçuklularaOsmanlılara esin vermiştir. Moğol İmparatorluğuna Cengiz Han’la akrabalık kurarak girmiş ve en önemli kültürel etkileri yapmıştır. Özellikle devlet ve toplum açısından Türk tarihini derinden etkilemiştir.  Türk inanç hayatına ve günümüze dek gelen alışkanlıklara  açık etkileri bulunmaktadır. Örneğin, Dinsel hoşgörü ve inançlarda bağnazlık bulunmaması 9. YY. dan itibaren seyyahlarda ve günümüzdeki önemli tarihlerde belirtilmektedir.[bak.dmy.info/kokturklerin-devlet-anlayisi/]

Uygur kağanı Bögü, 762’de maniheizmi resmen kabul eder. Türk tarihinin dönüm noktalarından olan bu olayla şehirdeki evlere yerleşmiş olan Uygurlar, Maniheizm ile kımızı ve et yemeyi yasaklayan, savaş yerine fazileti öğütleyen bir anlayışa girer. Daha sonraları benzer özelliklere sahip Budizm daha geniş ölçüde yayılır.[bak.dmy.info/budizm-nedir] Başta Çin olmak üzere çevreyle geniş ticari etkileşim söz konusuydu. Köktürk hakimiyetindeyken dahi Çin ile münasebetler ileri düzeydeydi. Çinliler birçok işlerini Uygur savaşçılarına ipek karşılığı yaptırırlardı. Bugün  Türkçede tam bir yayını olmayan ancak parçalar halinde incelenmiş birçok hukuk, vergi, sivil belgeler sayesinde devlet anlayışını analiz edebiliriz. Uygur günlük yaşantısı devletle iç içedir. Anlaşmalar, sözleşmeler vergi evrakları halkın devlete olan yükümlülüklerini yerini getirdiğini ve yönetimin de onlara bozkırın acımasızlığına karşı bir yaşam kaynağı sunduğunu görebiliriz. Sivil belgelerin zenginliği bürokrasiyi ve devletleşmedeki atılımı gösterir.

Uygur yönetiminde Çin etkisini tarihi vesikalardan görürüz. Çin ile en çok etkileşime giren boy  Uygurlardır. Bunun neticesinde Çin’in legalizm ve devlet geleneğine benzer öğeler burada da karşımıza çıkar. T’ang devletinin saadeti Uygurlar ile yakın ilişkilere ve evliliklere bağlı idi.  Karabalsagun bitiği: “Ahlak ve adeti vahşi, kan kokusuyla dolu bir memleket, sebzevatla yaşanılan bir memleket oldu. Adam öldürülen bu memleket içinde iyilik etmenin teşvik gördüğü bir memleket haline geldi.” der.  744’te devlet olmadan önce Çok sert disiplin cezaları olması asayişi sağlamışsa da, yerleşik hayattan önce belli bir kanun nizamı uygulanamıyordu. Uygurların devlet anlayışında yerleşik hayata geçişle keskin dönüşler olduğunu Şamanlıktan maniheizme geçişteki kararlılıklarında görüyoruz. Şamanlıkta adam öldürmek ahirette faydalıdır ancak maniheizmde tereyağı yemek bile yasaktır. Uygurlar Soğdlu, hristiyan, Çinli ve Slav tacirlerle iyi ilişkiler içinde olmuştur. Onların birçok dine mensup olması da bu vesileyledir. Budizme geçişte ise Çinlilerin manastırlar yaptırarak ve rahipler yollayarak önayak olduklarını görürüz. Uygurlar bunları kendi istekleriyle sevinçle kabul etmişlerdir.[dmy.info/budizm-nedir] Çünkü bozkır yaşamına karşın burada sporlar yapıyor, müzik aletlerini ellerinden düşürmüyor,  festivaller ve şenlikler düzenliyor ve pek de uzun yaşıyorlardı.Devlet de bu saadete yönelik gelişiyordu. Çin’in uydusu olmamak için de resmi dini maniheizm gibi diğer coğrafyalarda rağbet görmeyen bir din seçtiler. Ancak saadete yönelme hareketi resmi olarak olmasa da kalabalıklarca budizmin kabul edilmesiyle sonuçlandı.

bak. Karahanlı Dönemi

Türk Devlet Felsefesi- Türk Devlet Anlayışı Teşkilatı Yapısı TarihiManiheizm, Tengricilik, Budizm, İslam inançlarıyla yoğrulmuş bir Türk kültürünün, Orta Asya Türk ahlak ve geleneklerinin genel özelliklerinin ve Türklerin yeni girmeye başladıkları İslam kültür ve inanç sisteminin etkisi vardır. Türklerde Devlet anlayışı konusunda felsefi açıdan bakmak için birincil kaynaktır.

“Eğitime erken başlamalı, bilgiyi küçükken öğrenmelidir; küçük yaşta öğretilen bilgi hayat boyu unutulmaz. Çocuklar başı boş bırakılmamalı, naz içinde yetiştirilmemelidir.”

Kutadgu Bilig’den bu sözde Karahanlılardaki küçük yaştan devlet eğitimine alma alışkanlığını görürüz.  Yine Köktürklerden beri gelen tanrının tezahürü anlayışı devam eder.

“Bu beyliği sen arzu edip kuvvet kullanarak ele geçirmedin onu tanrı kendi fazlı ile ihsan etti”

“Beyler hakimiyetlerini tanrıdan alırlar” [KB] bak. dmy.info/tag/devlet

Leave a Reply