Öğrenen iktidarın aracıdır, öğrenci iktidar edinmek için güçlü olana benzemeye çalışır. Olması gereken bu değil, ne yazık ki bu bizim mirasımız. Mirasın devamında insanlık olarak öğrenen gençlere daha çok iktidar verebiliriz, ancak kültürün bütüncül yapısında bu durum onlar için iyi olmayabilir.
Tabii ki ebeveyn ilk kahramandır.
Annelerimiz ve babalarımız nasıl da kahramandı çocukken, sonra o kadar da güçlü veya kahraman olmadığını öğrendik. Babamız işsiz ve ahlaksız biri bile olsa okul öncesi çağda onu taklit ettik. Dünyanın en azılı suçlusu, en kötü insanı bile olsa ona özendik. Devletimiz en rezil, en tiksindirici işleri bile yapsa devletimizin askeri olduk, onunla gurur duyduk. Kültürümüz okyanusun ücra köşesinde, hiçbir şey üretmese bile o kültürü yaymaya çalıştık. Çünkü biz böyle bir uç, böyle bir aracız. Küçüklükten başlayarak yakınımızdaki iktidarı taklit etmek hayat boyu ilk tercihimiz olmuştur. Güç her zaman güçlü insanlar olmayabilir, ancak güçlü bir fikir olabilir. Gelecek projeksiyonu olan bir politik etiket ordulardan daha güçlü olabilir.
Öğrenen kendi iyiliği için zayıfmış gibi görünür.
Öğrenen zayıftır, yaklaşık yirmi yıl beyninin yıkanmasını bekler. Hayatta kalan insanlık kolu olduğu için bunu iyi bir altyapı olarak görürüz. Kimse eğitimi yadırgamaz, öğrenenin zayıf olmasını da. Öğrenenin iktidara sahip olmaması, örneğin büyükleriyle inatlaşmaması, toplum için bir tabudur. Toplumu düzenlemek, eğitmek için üç önemli başlıktan biri olan “iktidar” konusunda öğrenen mağdur gibi görünür. Ancak bu mağduriyetten medeniyet çıkmıştır, yani kalıcı kültür ürünleri insanların kodlanmaya müsait olmasıyla verilebilmiştir. Bireyler küçüklüğünde zayıf ve edilgen olmasaydı toplumsal düzen sağlanamazdı.
İktidar tövbekar hırsız gibi faydalı bir anlatıdır.
Her ne kadar iktidarlar zayıfları ezse de bu sömürüden bir ekonomi yaratılmıştır. Bizim diğer canlıları tüketip bilim için çalışmamız gibi, güçlüler zayıfları tüketip kazara devleti ortaya çıkarmış gibidir. Toplumsa organizasyonda sosyal güvenlik, refah, toplumsal organizasyon gibi birçok kazanımın yanında eğitim zayıflar için en büyük fırsat gibi durmaktadır. Çünkü toplumsal sınıflar arası geçişi sağlar. Önceleri sadece askerlikte toplumsal sınıfları tırmanabilirken, ruhban sınıfı ve ticaret ile bu gittikçe artmıştı. Daha sonra eğitim ile toplumsal hiyerarşide daha iyi yerler edinir olduk. Öğrenen devletin sunduğu en önemli iktidar fırsatı olan eğitimi sonuna kadar kullanmalıdır.
Öğrenen neye dikkat etmeli?
Öğrenen iktidarın ortağı olmaya çalışırken iktidarın söylediğini yapmak zorundadır. İktidar kendisine rakip olanı sevmez, çok seslilikten de hoşlanmaz. Eğitim alırken devletçi olmak, öğrenirken düzenin bir parçası olmak kaçınılmaz gibidir. Bunun nedeni vatandaş olmaktan da öte, canlı olmakla ilgilidir. Öğrenen kişi devletinin veya insanlığın çizgisini ona katılarak yönlendirebilir. Kendi başına çizdiği çizgiler görünmezdir ve çabasının ucube gibi görülmesine yol açar.
İktidarın işine yararken de yok olmamak gerekir.
İktidarın faydası için onun her dediğini yapmamak gerekir. Tüm toplumsal çizgiler düzeltilmeye, eleştirilmeye ihtiyaç duyar. İktidarın aracı ve nesnesi olmak zorunda kalan birey bireyliğini kaybederse, yani özne olmazsa iktidara bile zararlıdır. Çünkü iktidarlar bireylerden müteşekkil bir büyük birey gibidir.
Bireyselleştirme en büyük kitlesel eğitim problemlerindendir.
Eğitim ortamında kültürlenirken en büyük problem kitleler için tekdüze ve standart bir eğitim veriliyor olmasıdır. Bu eğitim bireysel farkları göz ardı eder. Öğretenler, özellikle de memurlar bireyleri merkezi yönetimin tek tipleştirici ve basit yönergelerinden kurtarmaya pek uğraşmazlar. Kolaya kaçarak herkese aynı eğitimi vermek tutumundadırlar.
Devlet makamlarındaki bürokratlar araç olarak kullandıkları bireylerden sabit, durağan ve tekdüze olmasını bekler. Kullanmak için, yani bir mesleğinizin olması, en büyük beklentidir. Birey için çoğu zaman bu avantajlı değildir. Çünkü çevresinin ürünü olmaktan özne olmaya geçince arzuları onu başka yere götürebilir. İktidar için belli bir kimlik numarası, adres, isim ve meslek olmamız daha kolaydır; ama kimse için daha faydalı değildir.
Birey nesne olduktan sonra özne olmaya geçmelidir.
Öğrenen iktidarını yalnızca nesneden özneye dönüşerek sağlayabilir. Hem kendisine hem de iktidara faydalı olması için sorumluluk sahibi bir organ haline gelmelidir. Çocuk olduktan sonra genç ve yetişkin olmak gibi, öğrenen olduktan sonra öğreten ve iktidar olmalıdır. İktidar olmaktan kaçmak, sorumluluğu yadırgamak nesne olmaya gönüllü olmaktır. Özneler seçim yapar, sorumluluk alır ve bununla birlikte de iktidar alırlar.
Öğrenip öğretmek, güçlenip güçlendirmek gerekir.
İktidarın en zayıf tarafı olan öğrenen için sonuç edilgen olduktan sonra bir o kadar da etkin olmaktır. Zayıf olduğu kadar güçlü olmaktır. Öğrenenin iktidarı daha sonraki bir iktidardır. Önce düzenin parçası olarak, sonra o düzenin bir uzvu gibi çizgisini başka yere çekerek değişiklik yaratır. En büyük zorluğu birey kalmasıdır. İktidarın aracı, basit bir taklit olmaktan onu geri tutacak şey ise zamanı geldiğinde sorumluluk almaktır.
Ebeveyn ve devlet ile yüzleşmek.
İyi bir evlat babasının dünyanın en büyük adamı olmadığını fark ederek babasına faydalı olabilir. İyi bir vatandaş da zamanı geldiğinde vatanının her şeyi doğru yapmadığını fark etmelidir ki onu kurtarıp yönlendirebilsin. Öğrenen iktidarsızdır, ancak daha sonraki bir iktidarı elde etmek için. İktidar bireyin kendisini araç olmaktan amaç olmaya, nesne olmaktan özne olmaya doğru bir uyanışa yönlendirmesiyle; yani sorumluluk almasıyla mümkün olur. Uyanış acı olacaktır, ancak iktidarın bedava geleceğini de kimse düşünmemiştir her halde.
Eğitim, özgürleşmek için orada bulunan insanları sınırlar. Eğitimin en büyük paradoksu, yumuşak sınırlamalar ve yumuşak özgürleşmelerle ele alınmalıdır. Birey, bir öğrenen olarak gücünü korumalı, ancak daha büyük güce de boyun eğmelidir. Bu ince bir ayardır.