3-3- Eğitimde öğrencinin geleceği

Çocuk geleceği nereden bilsin de hazırlansın? Çaresiz şekilde büyüklerinin verdiğini kabul eder. Çocuğun çevre karşısındaki çaresizliğini ne kadar anlatsak yetmez. O kadar çaresiz ki dünyada binlerce farklı eğitim yüzünden birbirini düşman sanan binlerce farklı kitle var. Öyle eğitildiği için insanlar dünyayı eğitimlerinin çerçevesinden görüyor. Yanlış eğitildiği için yanlış gören çok sayıda insan var.

Birey eğitimini ele alabilir.

Bebeklikte yapamayız belki ama yetişkinliğe geçtikçe sorgulamayı artırmamız gerekir. Ne öğretilmişse öğretilsin, hepsi sorgulanmalıdır. Sokrates’in ünlü sözünü hatırlayalım. “Herkes iyi bir hayat yaşamak ister. iyiyi ve kötüyü sorgulamadan ayırt edemeyiz. Sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değmez.” Sorguladıkça değerini biliriz. Sorguladıkça biliriz çünkü düşünmek sorgulamaktır. Doğruluk sorgulamaya bağlı bir değerdir. Doğrusunu yapmaya, kendi yaşamını ele almaya insanlık diyorsak sorgulamanın insan olmakla bağıntılı olduğunu anlayabiliriz.

Belli bir şekilde kodlandıktan sonra kodu değiştirebilir miyiz? Komple değiştirmek mümkün değilse de geliştirebilir ve iyileştirebiliriz. Evet, çoğu dinin mensubu, çoğu ideolojinin vatandaşı inanç önyargısının esiri olarak hayatını tamamlıyor; ama bireye her zaman biraz özgür irade alanı vardır. Hiçbir görüşte radikal olmayarak işe başlayabiliriz, içinde milyonlarca etken ve öznenin olduğu büyük etiketler hakkında büyük laflar etmeyerek önlem alabiliriz. “Felsefe şudur…, din şöyledir… İnsanlık budur…” gibi sözler sadece retoriğin parçasıdır. Hiçbir üst kategori bu şekilde nitelendirilemez, zira hayat ve insanlar değiştiği için kavramsal söylemler her zaman çürüyecektir.

Bireyselleştirme talep edin.

Eğitim aşılamaya benzer. Kendi şemalarınla, yani anlayabileceklerinle yeni bilgilerin çağrıştırılması çalışmasıdır. Dolayısıyla kendi hızında verilen kimse eğitimde başarısız olamaz. Herkesin gelişim hızı, hazırbulunuşluğu, çevre koşulları, motivasyonu, öğrenme yöntemi farklıdır. Formel eğitimin sınıflarında genellikle tekdüze ve bireyselleştirilmemiş eğitimler verilir. Yaramaz çocuk, bireyselleştirilmemiş bir eğitimdedir. Dünyaya kodlanmaya açık gelen çocuğun çoğunlukla sistem ve çevre kurbanı olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden kendi tarzınızda eğitim talep etmek ve devletlerin de bu tarzda eğitimlere; bireyselleştirmeye çabalaması önemlidir.

İnsanlar büyüdükçe gelişmelidir.

Bebekliği bırakmak gerekir. İnsan büyüdükçe başkalarına bağımlılığı azalmalıdır. Bunu yapmayan kişi toplumun çocuğu olarak devam eder. Toplumun beyin yıkaması ile yetinmeye çalışanlar onların küçük çocukları gibi sürüklenirler. Yetişkin ise kendi kararlarını alandır. Çocuklukta kullandığımız kurban zihni, mağduriyet söylemi yetişkinlikte işe yaramaz. Yetişkin kendi iplerini eline alır ve sorumluluk bulmaya çalışır. En azından basit sorgulamaları yapar. Yetişkin “hayatım neden böyle?” diye sorarken “hayatta neyi amaçlıyorum?” diye de sorar. “Neyi arzuluyorum?” Bunun için “fırsatları değerlendirdim mi?” Çocuk gibi ağzıma düşmesini mi bekledim?

Ümit bir gün gibi yenilenmelidir.

Yeni bir güne uyanış gibi yeni bir çocuk, yeni bir gün gibi yeni bir deneme. Her gün denemek gerek, dünya gibi yeniden doğmak gerek. Kodlanmışlığımızı yeniden ve yeniden sorgulamaya devam etmeli. Toplum bireyin hayatında çok baskındır. Öyle ki başkaları gibi davranmak bir seçenek değil, insanlığın ta kendisidir. Toplumdan da kendinden de ümidi kesmemek için yaşananların sadece bireyin başına gelmediği unutulmamalıdır. Başkaları da yaşıyor, yalnız değiliz. Ayrıca iyiye gittiği için insanlık devam etmektedir. Zamanla

Kurumlara ihtiyacınız yoksa cevabı kendiniz oluşturun.

Kurumların cevapları basit etiketlerden oluşur. Basit açıklamalar yerine bireyin kendisinin düşünmesi önerilir. Siyasette sol veya sağ olmak yerine iki tarafın da olumlu yanlarını elde etmeli. Pozitivist ya da idealist olmak da yersizdir. İnsanın kavramları söylemde keskindir, uygulamada yumuşatmak gerekir. İnsan olmak her olayda tekrar tekrar düşünmek ve sorgulamak demektir. Üniversiteler bile eski zamanların kilisesi gibidir. Eskiden kilise üniversiteydi, zamanla yozlaştı, hatta bilgiyi araçsallaştırdığı için üniversite ve bilim ortaya çıktı. Bugün üniversiteler de felsefi temellerinin zıttına diploma kurumu olarak çalışıyorlar. Gelecekte de devam edeceklerdir, en azından belli bir işi düzenle yapmak açısından sertifika vermeleri yeğlenecektir. Ancak kişi bilim kurumu dahi olsa yapılanları kendisi değerlendirmedikçe tam olarak insan olmuş sayılmaz.

Bireyin geleceği karanlıktır.

Birey hayatının kolaylaştığını sanıp çağın nimetlerinden faydalandıkça toplumsal kurumların aracı olduğunu unutacaktır. Toplum sunduğu nimetlerin ödemesini peşin alır. Kimse sosyal medyada mutlu olmaz, bu kurum bireylerin mutluluğu için kurulmamıştır. Hiçbir devlet de bireylerin mutluluğu için eğitim kurmamıştır. Hep efsanevi anlatılar, dinler ve ideolojiler olmuştur.

Platon ve arkadaşları toplumdaki yetişkinleri değiştirmenin zorluğunu görüp politikaya eğitimde devam etmeye karar vermişlerdi. Ne var ki günümüzde onların kurduğu akademi daha çok bilgi üretmeye çalışıyor, iyi insan tipini ve ideal tartışmaları ihmal ediyor. Bu anlayış akademi adlı kurumlarda değil de felsefe çevrelerinde devam ediyor. Birey kendisini bu türde başkalarıyla çevrelerse her halde en büyük önlemi almış olur. Yani olgunlaşmaya, aydınlanmaya çalışan insanlarla arkadaş olmak en büyük önlemlerden biridir.

Leave a Reply