Modernite nedir
Modernite ya da modernizm nedir? Modern, Çağdaş, muasır, aynı çağda, aynı zaman dilimi içerisinde anlamına gelir. Kelime anlamıyla zamanın koşullarına uyum sağlamanın kast edildiği söylenebilir. Bu koşulları belirleyenler de diğerlerinin “önünde” yer aldığı varsayılan toplumlardır. Batı Avrupa kaynaklı kültürler içinde bulunduğumuz “çağdaş” yaşam tarzını belirlemişlerdir. Bu yaşam tarzını ve özelliklerini anlamaya çalışalım.
Bugün modernite, yani çağdaşlık, batının belirlediği koşullara uyum sağlamakla ölçülmektedir. Bu koşullar batının üstün sömürme gücü ve aşırı güç kullanabilme özelliği ile şekillenmiştir. “Gelişmiş” ya da “çağdaş” denilen toplumların üstün oldukları konu “güç kullanımı”dır. Diğer toplumlara şiddet uygulama ve kontrol edebilme güçleri sayesinde dünyanın kalan her yanını sömürmüşlerdir. Bugün dahi bu etkinlik devam etmekte ve dünyanın her yanına uygarlık, gelişmişlik, özgürlük götürülmektedir.
Gelişmişlik konusunda söylenecek başlıca şeyler vardır. Bir yerde bir üstünlük söz konusu ise bunun üzerinde yükseldiği bir sömürü vardır. “Gelişmiş” olmak için sömürülmüşler olmalıdır. Yani bugünkü gelişmişler diğer toplumların üzerinde yükselmişlerdir. “Gelişmişlik” olgusu da batının getirdiği garip bir düşünce ile şekillenir. Bir kimsenin ya da bölgenin gelişmişliği onun “çağdaş” koşullara, yani batının sömürü düzenine ne kadar uygun olduğuyla ölçülür. Kapital- anamal- oluşumu da Batı Avrupa kaynaklıdır. Doğuda, batılılaşmaya kadar, küresel elit ya da kapital bulunduğu, istisnalar hariç, görülmemiştir. İnsanlığın ekseriyeti çağdaş yaşam adıyla kapitalizmi, sömürü kültürünü benimsediği için çağdaş yalanı fark edememekteyiz. Bak. DMY.info/Bencillik nedir?
İnsanlık tarihinin “çağdaş” adlı bu son döneminde uygarlık, gelişmişlik safsatalarına daha çok boğulmuş durumdayız. Hiçbir gerçek varlığa isabet etmeyen “para” adlı varsayımlarla toplumların zenginliği ya da gelişmişliği ölçülmektedir. Üstelik bu, reel bazda değil istatistik oyunlarıyla yapılmaktadır. Kapitalist, çağdaş göz boyamacı sistem insanları zenginliklerine göre gelişmiş saymaktadır. Halbuki insan parasıyla ölçülemez. İnsanın varlığını para ile yaşadığı büyük bir modern yalandır.
Modern, muasır, çağdaş kavramları bugünkü anlamda sömüren kapitalizmin ve gelişmişliğin çıktığı zamanda çıkmıştır. Şöyle düşünelim: birtakım kişi ya da toplumların ulaştığı noktalara ulaşmak zorunda mıyız? Hayat farklılaşma, çeşitlenme, kendini oluşturma değil midir? Toplumları yarıştırmak ve tek kıstasa göre sınıflamak insanın en büyük özelliğine, farklılık ve kişiliğine aykırıdır. Batının uyguladığı yaşam tarzı zorlayıcı, diretici ve emredicidir. Herkesi ve her şeyi bencil bir noktaya odaklamaya ayarlıdır. Bu niteliğiyle hayatı kolaylaştıran edimler verdiği söylenebilir. Etrafımızdaki birçok modern ürün batının nitelikleriyle ortaya çıkmıştır.
Çevremizde gördüğümüz endüstriyel, gelişmiş ya da uygar ne varsa batı uygarlığıyla ilgilidir. Dolayısıyla sömürüyle alakalıdır. Her ürün işçi sınıfının, doğanın ve canlıların bazı amaçlar uğruna katledilmesi ile oluşturulmuştur. Bugün modern, çağdaş, gelişmiş her toplum hayatı sömürerek var olmuştur.
Gelişmiş dünyanın sanıldığı gibi “gelişmiş” olmadığını görmek mümkündür. En gelişmiş ülkeler dünyaya hak, hukuk, adalet konusunda ahkam kesiyorken; dünyanın birçok yerinde gelişmişlere kaynak yaratabilmek için ölen insanlar olduğunu hatırlamak gerekir. Milyonlarca insan susuzluktan dahi ölüyorken en fakir ülkelere silahla demokrasi götürme iyiliğinde bulunan gelişmişler ne kadar iyi niteliklere sahiptir? Dünya içinde bulunduğumuz yüz yıl bitmeden “gelişmiş”i ancak sorgulayacaktır.dmy.info/modern-ekonomi-tarihi/
Çünkü ancak sömürecek bir şey kalmayınca, avunulacak şeyler olmayınca insanlar sorgulayacaktır. Doğudaki milyarlarca insan su ve yemek peşinde batıya göçerken gelişmişliğin aslında son durağa doğru hızlanma gelişmesi olduğunu anlayacağız. 50 yıl içinde madenler, su ve enerji kaynakları tükenince doğada hiçbir şeyin fazladan olmadığını anlayacağız. Gelişmenin rahatlığını yok olmakla ödeyebiliriz. Tabi gelecek her an yaptığımız hareketlerle değişmektedir. Başkalarının mutsuzluğu üzerine mutluluk anlayışını terk edebiliriz. Doğayı, yani dışarıdaki bizi yok etmeden var olabiliriz. Hatta tek çıkar yol bu. Başkalarının sizi sömürüde yarıştırmasına ve avutmasına izin vermeyin. Fark etmeye çalışın. Hayat bir yarış değildir. Bilinmeyenden bilinmeyene giderken ne yarışı olabilir? Modernite: insanlığın küçük bir kısmına uyarak hayatı kısıtlamak ve yok oluşa doğru kısa ama parlak bir şekilde var olmaktır. Çağdaşlık da başkalarına uymaktır. Başkalarına göre yaşamayın. Hayat kendiniz olmaktır. dmy.info/insanligin-gelecegi/
Tüm uluslar gibi bireyler de kendilerinin uygarlık dedikleri şeyi gerçek uygarlık saymaya ne denli yatkınlar: öğrenimini bitirmek, tırnaklarını temiz tutmak, terziye, berbere gitmek, yurtdışına çıkıp gezmek; böylece tamamlanmış oluyor en uygar insan. Uluslara gelince; olabildiğince çok demir yolu, akademi, sanayi kuruluşları, savaş gemileri, kaleler, gazeteler, kitaplar, partiler, parlamentolar, böylece tamamlanmış oluyor en uygar ulus da. Bu nedenle, uluslar gibi yeter sayıda birey de uygarlıkla ilgileniyor, ama gerçek aydınlanmayla ilgilenmiyor. Bunlardan birincisi kolaydır, onaylanan bir şeydir. İkincisiyse büyük çabalar gerektirir, bu nedenle de büyük çoğunluk tarafından her zaman nefret ve düşmanlıkla karşılanır; çünkü uygarlığın aldatmacasını açığa çıkarır.’’ Tolstoy- İlkesiz Yaşam
Sayın aydınlar sizlere sesleniyorum Sayın yazarlar sizlere sesleniyorum Sayın okurlar sizlere sesleniyorum Yaşamakda olduğumuz dünyada teknolujunun baş döndürücü bir hızla değişip geliştiğinin farkındamısınız ? Hızla değişip ilerliyen teknoloji karşısında ınsanların yapısal açıdan hiç değişmeden aynı kaldığının acaba ne kadar farkında olduğunuzu hiç düşündünüzmü ? Beşerin teknolojiden son derece büyük bir açı farkiyla geri kalmiş olması siz aydınları hiç mi hiç rahatsız etmiyormu ? Hızla ilerliyen ve değişen teknolojinin insanı yapısal açıdan hangi yönde ve nasıl etkilediği biran için olsun hiç düşümek aklınıza geldimi ? Hızla ilerliyen ve değişen teknolojinin insanların duygu ve düşüncelerini nasıl şekillendirip hangi yönde güçlendirdiğini merak edip araştırdınızmı? Şu gerçeği unutmıyalımki yaşamlarını sürdürmek istiyen bütün canlıların temel ihtiyaçlara ihtiyaçı vardır Temel ihtiyaçların her canlı için son derece onemli olduğu yaşamın olmazsa olmaz şartı olduğunu bilmiyen hiçbir kimse yoktur. Fakat insanların yapısal açıdan değişip gelişmesi için insanı ihtiyaçlara temel ihtiyaçlar kadar belkide daha fazla ihtiyacınin olduğunun tek bir kimse dahi farkında değildir. Oysaki insanlar insanı ihtiyaçlar doğrultusun yapısal değişimini oluşturmadan asla teknolojiyle uyumlu paralel bir ilerleme ve gelişme gösteremez Nasılki temel ihtiyaçlar canlıya yaşam hakkı verdiği canlıyı yaşattığı için son derece önemli ve güçlüdür. Aynı şekilde insanı ihtiyaçlarda insanı diğer canlılardan farklı kılalarak teknolojiye paralel bir gelişme ilerleme gösterecek yapısal güçü ve bilgiyi vereceği için son derece önemli gereklidir. Bugüne kadar insanlar insanı ihtiyaçların ne olduğunu nasıl olduğunu bilmediklerinden dolayı tarih boyunca huzur ve rahatlık bulamamışlardır. Fakat şunu unutmıyalımki bugün huzursuzluğumuzu dahada arttiracak başka büyük bir problemlede karşı karşıya bulunmaktayız.. Bugün büyük problemimiz insanlarin değişen ve büyüyen teknoji karşısında beşerin yapısal açıdan hiç değişmediğinin aynı kaldığının hiç kimse farkında olmaması son derece acı ve korkunc durumdur…