İnsanın tarihi insanlığın tarihine benzer. Başlangıçta hayatın bilincinde olmadığımız zamanlar vardı. Sonra basit bir hayvan olarak yaşadık, annemize ve doğamıza bağımlıydık. Sonra bir kültüre ve medeniyete sahip olduk. Okula gittik, öğrendik. Yüzlerce medeniyetten sonra fark ettik ki çocukluk geçici bir şey değil, bir döngüymüş. Kaçınılmaz olarak ve toplumlar halinde ölüyor ve doğuyorduk. Bu döngüde yapılacak en önemli şey ise bizden sonra gelenlere, soyun devamına tecrübemizi aktarmaktı. Peki tecrübe aktarımı nasıl olmalı?
İnsanın tarihi insanlık tarihi demiştik. Her çocuk vahşi olma hakkına sahiptir. Hayata böyle başlarız, böyle başlamasak iyi bir hayat oluşturamayız. Kötüyü gördük, olması gerekeni tasarlayabiliriz. İnsanlığın tarihi çok karanlık başlamıştır. İnsanlık başlangıçta o kadar boş şeylere inanmıştır ki uçan atlar, sihirli dünyalar, atarlı giderli tanrılar; ancak çocuklar inanır. Zira insanlık da o zamanlar çocukluk çağındadır.
Çocuğun ve çocuk toplumların eğitiminde bu durum göz önünde bulundurulmalıdır. Yanlışlık yapacaklar, yanlışlık doğalarında var. Önemli olan onların doğru ile yanlışı ayırt etmesini sağlayacak bir rehberdir. İnsan dünyaya çıplak gelir, kendi başına hayatta kalamaz. İnsanlığa güvenerek geldiğimiz bu dünyada bir rehberimiz olacağını var sayarız. Aile ve toplum bu rehberliği sağlayacağı için de büyümekte ve güçlenmekte acele etmeyiz.
Çocukluk doğaldır, bazı insanlar ve toplumlar saçmalayabilir. Baştaki bu saçmalık yanlış ile doğruyu ayırt etmede kilit önemdedir. Çocuklara verebileceğimiz en önemli yetenek doğru ile yanlışı ayırt etme ve muhakeme gücüdür. Bunun için de ne çok teşvik edici ne de baskıcı olmalıyız. Çocukların her hareketini olumlu karşılamak onlara kötülük yapmaktır. Yanlışlıklar çağında yanlış ile doğruyu ayırt etmeleri için olumsuz geri bildirimde de bulunmak gerekir. Her zaman eleştirel olmak da sakıncalıdır. Baskı ve sürekli kınama eğitimden nefrete yol açar ki kapıları kapatmamak gerekir.
Eğitim bilimcilerin kullandığı tabirle “tatlı-sert” olunmalıdır. Muhakeme yeteneği kazandırmak için olumlu hareketlerde olumlu bildirim, olumsuz hareketlerde olumsuz bildirim verilmelidir. Çocuğun yanlışlık çağında çok sevdiğimiz için ona kıyamamak ve eleştirmemek geleceğini mahvetmektir. Her çocuk yanlış yapar. Bunun gerekli olduğu bilinmeli, çocuk daimi olarak sevilmelidir. Bunun yanında yanlışını bilmediği zaman sert olunmalıdır. Yanlışlık ve kötülük olumsuz bir ifade ile ayırt edilmediği zaman yanlışa sürüklenmesi kaçınılmazdır.
Çocuk tarihimiz ve geleceğimizdir. Vahşi olması bizim vahşi olmamızdandır. Bu durum yadsınamaz ve medeniyetin temeli olduğu bilinmelidir. Yalnız öyle kalmaması için ayırt etme gücüne sahip olmalıdır. İyi ile kötüyü ancak tatlı sert bir eğitimle ayırt edebilir. Çocuğu sevmekten ve eleştirmekte kaçınmamalıyız. Bundan hareketle geri kalmış toplumları, cahil insanları ve vahşileri de değiştirmek için tatlı sert olabileceğimizi söyleyelim. Ne var ki çocukluk süreci mutlaktır ve hemen sonuç beklemek yerine geleceğe yatırım yapıldığı fark edilerek çalışılmalıdır. Herkes hemen değişmez, çünkü insanlık hemen değişmemiştir.
sayın Doğuhan
Bu yazıyı beğendim ve arşivime alacağım. Daha öneki izinine bağlı olarak MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma veya PEDAGOJİ ANSİKOPEDİSİ’NE alabilirim.
Saygılarımla.
Cok dusundurucu ve sevgi doll bir yazi. Tesekkurler…