Herkes çocukluk yaptı. Her insan ve her toplum çocukluk yapmak zorundaydı. Bazıları çocuk kalmakta ısrar etse de hayat onları büyümeye zorladı. Acılarla, ölümlerle büyümesi ve yok olması gerektiğini hatırlattı. Çocuk kalmak çekici gelse de hayata çocukluk için gelmiyorduk, çocukluk yalnızca bir geçiş süreciydi. Asıl amaç bir şeyler yapıp yok olmak ve bunu miras bırakmaktı.
Hayatın ciddiyetinden uzak ve oyunlar içinde olmak ne güzeldir. Bize bakan birileri varsa ve bize sadece eğlenmek kalıyorsa bu hayat çekicidir. Lakin bize bakan ailemiz de bizi çocuklarına bakan birileri olmamız için yetiştirmekte. Yani çocukluğun kalıcı olmayacağı aşikar. Yine çocukluk kaçınılmaz ve olup bitmesi gereken bir geçiştir. Bu yüzden çocuklara şefkat gösteririz ve onların garip durumlarını olağan buluruz. Ne var ki insanlarda olağan bulduğumuz bu durumu büyük bireyler olan toplumlarda garipseriz. Toplumların çocukluğunu fark edemez ve yetişkin toplumlar gibi yargılarız. Bu da çocuğa haksızlık etmek olur.
Bazı toplumlar saçma ve anlaşılmazdır. Bazıları karanlık inançların gölgesinde kendini kandırır. Bazıları halkına işkence ederek bunu marifet sayar. Herkesi kendine düşman belleyenler de vardır. İşin ilginci her toplum böyle bir dönemden geçmiştir.
Her çocuk saçma ve anlaşılmaz masallarla kandırılarak büyütülür. Çocuk zaten kanmaya kendisi razıdır. Çocuklar birbirine işkence edip bunu marifet sayarlar. Onlar için üstün olmak mutlu olmaktan daha önemlidir. Çocuk için dünya onun etrafında dönmektedir ve istekleriyle arasına giren herkes düşmandır. İşin ilginci her insan böyle bir dönemden geçmiştir.
Toplumların çocukluğunu hesaba katmalıyız. Nasıl bir çocuğu saçma ve anlaşılmaz durumunda kabul ediyorsak toplumları da öyle kabul etmeliyiz. Herkes yetişkin değildir. Çocuklar ve çocukluk olacaktır. Herkes böyle bir dönemde geçmiştir ve bu dönemden geçene saygı duyulmalıdır. Toplumları çizgisel tarih içinde düşünenler çocukluğun geride kalan bir şey olduğunu sanarak yanılabilirler. Çocukluk sonsuz bir döngüdür. Her toplum çocukluğuna ulaşmak için yaşar. Her insanın çocuğu aracılığıyla yaşama devam etmesi gibi toplumlar da yok oluşunu miras bırakarak çocukluk safhalarında yaşar.
Aydınlanma, gelişme, büyüme süreçlerinde bu doğal döngüyü hesaba katmak gerekir. Bizim gibi çocukluğa başlamış toplumları da hoş görmek, yalnız yanlışlarını belirtmek gerekir. Zorla ve dayakla onu eğitime düşman etmemelidir. Kendi çıkarına olduğu anlatılmalı ve kendi doğrularını bulması sağlanmalıdır. Yanlışlarında olumsuz geri bildirim, doğrularında olumlu geri bildirim vererek olumluya doğru teşvik etmelidir. Hem çocukta hem de toplumda eğitim çocukluğun göz önünde bulundurulmasıyla iyileşecektir.
Çocukluk çok değerli bir zaman. Ben şahsen kendi çocukluğumu sürekli yeni arkadaşlar edinerek bisikletimle şehrimi gezerek geçirdim. Hala da çocuk ruhuna sahibim. Çünkü bir noktada bu ruh; hayata olan umudumu,sevgimi,keşfetme ve öğrenme isteğimi besliyor. Bu dönem; en verimli ,en masum ve en mutlu olunan dönemdir. Keşke tüm insanlar bu dönemi yaşayabilse. Elbette ki bu bilinçli aile, bilinçli toplum ile mümkün. Bugün yetim olsun olmasın, çalışmak zorunda olsun olmasın tüm çocuklara bu dönemi sağlama sorumluğu edinmeliyiz. Günümüzde de gördğümüz bir takım gösteriş vari aksesuar gibi çocuk yapıp bebekken üzerine düşülen,akıl bali olunca jenerasyon farkından dolayı eleştirilmesine ve bir takım ülke normlarına göre yetişkin yaş standardına tabi tutularak çocukların ötekileştirilmesine karşıyım. Birinin artık sana ihtiyacı kalmaması veya 16 -18 yaşını almış olması, hala senin çocuğun olduğu gerçeğini değiştrimiyor. Sınav veya iş stresinden ailesinden gördüğü eleştirilere dayanamayıp intihar edeninden tut, hemen hepsi her çocuğu bir standarda koyma çabasından dolayıdır. Umarım çocukların değerini anlayabiliriz. Zira bizi ileri götürecek olan insan icatları değil; iyi bir çocukluk geçirmiş bireylerdir.
Belki de ceza hukukuna ailenin sorumluluğu eklenmeli. Çocuğu iyi yetiştirememişse cezalandırılmalı. İnsanın ilk işi yaşamak ve çocuklarında yaşamını sürdürmek iken çocukların gelişiminin bu kadar az önemsenmesi dehşet verici.
Istersen hukuka çok bulaşma.Hukuk o hale geldiki eline bir çöp alanın ilk işi çöpü hukukun kıçına sokmak oluyor.Hekimler sokuyor, Mühendisler sokuyor, Siyasilerin sadece ellerindeki çöp olsa soktukları, ellerini de omuzlarına kadar sokuyorlarHukukçular sokmuyor S…LAR..Çocuk sevgiyle büyür gelişir.Sevgi de hukukla öğretilmez, dayatılır. Dayatma ise gönüllülük üzerine kurulu olmadığı için kalıcı sonuç doğurmaz.Hem hukukta müebbet olan yaptırım hapistir. Diğer yaptırım ve dayatmaları hukukla hâkim kılamazsınız. Ve ne çocuk ne ailesi hukukun hukukçuların deneme tahtası değildir.Elinizden geliyorsa sevgisizliği yasaklayın yakin. Mümkündü?
Hukuk, haklar hepimizin olduğundan yorumladık. Hukuk bir kesimin hukuku(hakları) olamaz. Herkes içinde olmalı, yorum yapmalı, ona ulaşabilmeli ve anlayabilmeli. Hukuktaki temel sorunun genellik olduğunu düşünüyorum.