Ademoğlu iyice çıldırdı. Her taraftan çılgınlık haberleri geliyor. Özgürlük isteyen başkalarını mahkum ediyor. Adalet isteyen başkasının hakkını yiyor. Sesini duyurmak isteyen başkasının sesini bastırıyor. Merhamet isteyenin altında nice masumlar var. Bir ülke oyun olsun diye yok ediliyor. Bir hayvan keyif için öldürülüyor. Bir kadın namus davasına kurban gidiyor, namussuzlarca. Ahlak bekçilerinin kendileri ahlaksız. Ademoğlunun devri bir garip. Modern dönemde iletişim arttı da haber aldık. İnsan çok uygunsuz. Devr-i adem hayra doğru gitmiyor. Sanki insan olmasa daha iyi olurdu hayvanat. Sanki dünya dağıyla taşıyla daha ahlaklı.
Ademoğlunun devri ve devretmesi pek rahatsız edici. Hem utanç içinde bir temayülümüz var, hem de iyiye değil kötüye gidiyoruz. Tüm dinlerde kıyamet tasavvuru olması tesadüf değildir. İşin sonunda kıyamet varsa, kötüye gidiyoruz demektir. Kötüleşme kıyametin hazırlayıcısıdır. Bu tasavvur kendi başına oluşmamıştır. İnsan ettiklerinin bedelini bilir. Kıyameti yaşatmak kıyameti yaşamayı da getirecektir. Ne evrenin küçük bir köşesindeki bu devasa taş parçasına ettiklerimiz, ne de onun üzerinde birbirimize karşı suç gayretimiz hoş görülmeyecektir.
En azından yerinde durmak ne kadar zor olabilir? İşte size insanın onulmaz gidişatına bir örnek. Gelişmeyi durdurmak, ilerlemeyi duraklatmak gibi düşünceler teklif dahi edilemez. Bir saçmalık haline gelen gelişmeyi eleştirmek deli saçması olarak nitelenir. Bir şirketin büyümesinin yeterli görülmemesi gibi, insanoğlunun da büyüklenmesi hiçbir zaman yeterli gelmeyecektir. Yeterince büyüyen bir insanlık, büyümesini durduran bir şirket, yeni ürün vermeyen bir teknoloji çağımız koşullarında saçma gelmektedir. Fakat yapılması gereken tam da budur.
Zengin olmak istemeyen pek azdır. Aslında zengin olmak toplumun diğer bireylerine göre belirlendiğinden, bu kişinin gerçek isteği diğerlerini ezmektir. Zenginlik kişinin tek başına yaşayacağı bir durum değildir. Zenginlik, güç ve şöhret istekleri başkasına üstünlük taslamak isteyen insanın davranışıdır. Ne var ki başkasına göre belirlenen değerler kişiyi tatmin etmez. Kişi olağanüstü güçlere bile sahip olsa yetinmeyi bilmedikçe mutlu olamaz. İnsanlar yetinmeyi bilmedikleri için insanlık giderek büyümekte ve temeli olmayan değerler ile kıyamete sürüklenmektedir. Değerlerimiz ilkelere dayanmamakta, amaçlarımız temelimize uymamakta, tüketimimiz kaynakları aşmaktadır.
İnsanoğlu kötüye gidiyor. Bunu Türkiye laboratuvarında çok iyi şekilde görebiliriz. Ülkemiz insanlık felsefesi yapmak için bir nimettir. Henüz batının tüketim çarklarına yakıt olmamışken tüm çevremiz dikkat kesilmelidir. İnsanoğlunun iyiye doğru gittiğini ancak sırası gelmeyen “tüketiciler” söyleyebilir. Tüketim bir göz bağı şeklinde etrafımızı sarmaktadır. Yok olacağımız gerçeğine gözlerimizi kapatmak yok ettiğimiz doğanın bizim temelimiz olduğu gerçeğini değiştirmez. Kapitalist bir düzende herkes yok olmak için sıradadır. Tüketiciler öleceğini bilmeyi reddetmek isteyenlerdir. Tüketim insanının hayatı, önünü görmediği için ani şekilde bitecektir. Ademin devri beklenmedik şekilde kesilecektir.
Akıllı olunca tüm canlılardan üstün olan insan aklını kullanmadığın da tüm canlıların altında yerini alır. Sürekli tüketmek üzerine düşünen insanın geleceği düşünmeden, kaynak gözetmeksizin hunharca tüketmesi aklın yerini başka bir takım şeylerin aldığını gösterir. Nitekim hayvan alemlerinde bile aslanın ihtiyacından fazla avlanmaması ve yavru hayvanlara dokunmaması merhameti değil aklı gösterir. Hayvan bile eko sistemin bir döngü olduğunu her şeyin bir kaynaktan geldiğini bilecek kadar akıllıdır. İnsan oğlu her şey sonsuzmuş gibi tüketmektedir. Bu tüketime her şey dahildir. En çok israf edilen ise zaman ve bilgidir. Para değildir para sadece yerinde kullanılmayan zamanın ve bilgilerin sonucudur.
Yakın zamanda sonsuz kaynak denilen güneşin bile ömrü olduğu ortaya çıktı. Artık çeşmeden akan suya bakmak yerine kafamızı kaldırıp çeşmenin arkasında ki barajın durumunu görmeliyiz. Hayatımız da saati durdurup düşünmenin vakti gelmedi mi?
Kolumuzda olanı ya da onun tam zamanlı çalışanı olan cebimizde kini bir kenara atıp zamanı durdurmalıyız. Kendimize düşünme zamanı bulmak için İlla Stephen Hawking gibi olmak mı gerekiyor. Stephan Hawking bile dünyayı tek etmemizin en kısa zaman da gerektiğini makine aracılığıyla söylüyor. Peki bizim bunu anlamamız için beynimize makine ile aktarılması mı gerekiyor. Dünya çok hızlı gelişiyor dostlar ve insan beyni bu kadar hıza evrilmeden (daha tam alışamadan) hedefine kilitlenmiş balistik füze misali etrafında olanlardan soyut yoluna devam etmekte. Allah sonumuzu hayr etsin.