Dünyanın En Tehlikeli Yolu

Dünyanın En Tehlikeli Yolu

Dünyanın En Tehlikeli YoluHiç bir yoldan korktunuz mu? Belki de aklınıza gece tek başınıza yürüdüğünüz bir yol  geldi. Çok tenhaydı veya çok tehlikeliydi. Hayatınızın tehlikede olduğunu düşündünüz. Kaygılandınız ve korktunuz. Bu yer belki de şehir içinde kalabalık bir mekandı. Belirsizlikten değil de insanların kendisinden korktunuz. Kendinizi tehlikede hissettiğiniz yerde hayatınız hakkında endişe ettiniz. Ancak aklınıza gelen yer en tehlikeli yol değildi. Aklınıza gelen yer en tehlikeli yolun yanından bile geçmiyordu.

Tercih ettiğiniz yol belki de isteğe bağlı değildi. Çevresinden dolanma olanağı yoktu. Bu mazur görülebilir. Şimdi söyleyeceğim yolun ise alternatifi çok. O kadar yol var ki, en tehlikelisini seçmek bir kabiliyettir. İşte bu yola biz bilerek ve isteyerek giriyoruz. Bahsettiğimiz yol yürümelik değil, düşünmelik. Düşünen canlı olan insanın düşünmelik yolunu kast ediyoruz. Bu yolu bu sıralar çok kullanıyoruz.

Yolumuz iletişimsizlik. İnsan bir kere bu yola girdi mi geri dönmesi görülmüş şey değil. Bir kere kendimizi iletişime kapattığımız anda hayatımızı, insan hayatını ve insanlığı tehlikeye atıyoruz. Ülkeler sınırları nasıl kapatsak diye düşünürken, insanlar da kendilerine düşman arıyor. Devletler nasıl daha çok dışlayabiliriz diye düşünürken insan da giderek içine kapanıyor. Seçtiğimiz yolun diğer isimleri dışlayıcılık, iletişimsizlik, düşmanlık, nefret dili, reddiye, bencillik, rezillik veya aptallık da olabilir.

Ne derseniz deyin bu yolu seçmeyin. Kendini dışarıya kapatmak, duvarlar örmek ve reddetmek yalnızca hepimizi mağdur eder. Hiçbir iyilik dışarıda bırakmaz. İyi her zaman birleştiricidir. Bunu sevdiğimiz her şeyde görebiliriz. Sevdiğimizle bir arada olmak isteriz. Bu bütünün parçaları olan bizlerin birbirimize ihtiyacından ileri gelir. İletişimi reddetmekse bütünü görmezden gelip, parçası olduğumuz cümleyi inkar etmektir. Bu yola girmek bizi çok istediğimiz tekliğe ve “ben” aldanışına ulaştıracak, ancak yol hiç de iyi bir yere çıkmayacak. Dedik ya, en tehlikeli yol bu. En tehlikeli yoldan ne bekliyorsanız; ölüm, yıkım veya korku fazlasıyla burada.

Temelinde iletişim olan insan iletişimsizlik yolunda yok olmaktadır. Dünya birbirini reddeden ülkelerle dolmakta, her gün başkalarının eklendiği siyasi bölünmeler türemektedir. Kimse bütünü dost görmüyor. Bir araya gelenler düşman ile motive oluyor. Bir araya getiren güç düşmanlık olunca daha sonra birlikler de kendi içinde çözülüyor. Bencilliğin sınırı yok. Bugün diğer bir ülkeyi dışlayan siyaset, yarın diğer bir görüşü, sonraki gün de kendi görüşünde makbul olmayanları dışlayacaktır.

30’ların Almanya’sı böyle olmuştu. Naziler Yahudileri, komünistleri, sosyalistleri, kendi partisinden olmayanları ve en sonunda kendi partilerinde sevmedikleri kişileri düşman bellemişti. Hitler’e indirgemek gibi olmasın, ancak günümüz Avrupa’sı bundan farklı değildir. Tüm batı dünyası dışlayıcı politika ve iletişimsizlik yolunu seçmiştir. Mülteciler geçmesin diye tüm Avrupa’da duvarlar, cezalar, yasaklar tertip edilmektedir. Milyonlarca insanın ülkesini terk edişi ile ilgilenmek kimsenin aklına gelmemektedir. Ülkeyi bombalayıp oradan kaçanlara da bombaların altına geri dönmeyi öğütlemek garip bir reddiyedir.

Tamamen göçmenlerden ve mültecilerden meydana gelmiş olan ve yerli halkın yok edilmesiyle kurulan Amerika da sınırları kapatmanın derdindedir. Bu dert hayattan soyutlanmış ve ruhsuz bir kafanın ürünüdür. Herhangi bir sorgulamayı bırakın, basit bir akıl yürütmeden de yoksunluk halidir. Dışlayıcılık yoludur ki temellere ters düşmenin yanında geleceği de ıskalamaktadır. İletişimsizlik yolu aynen Avrupa’da ve Amerika’da olduğu gibi tüm insanlığı içeriden yok edecektir. Bencilliğin sınırı yoktur. Avrupa yalnızca mültecileri dışlamayacak, kendi iletişimsizliğine gömülecektir. Nitekim Britanya’nın kendi kapitalizmi için Avrupa kapitalizminden çıkma kararı alması buna kanıttır.

Sınır çizmek ölüm, konuşmak ise hayattır. Dışarıdan yabancı görünebilirler, ancak iletişim kurduğunuzda içeriden olduklarını anlıyorsunuz. Mesela küçük bir Suriyeli çocuk ile tanışmayı deneyin. Ben de zamanında kayıtsızdım, ancak bir adım atınca eylemsizlik halinin bizi nelerden alıkoyduğunu gördüm. Suriyeli bir çocuğun Türk olduğunu gururla anlatmaya çabalamasını fark ettim. İlköğretim 1. sınıfaymış, ne yazık ki evde Türkçe konuşan olmadığı için okulda zorluk çekiyormuş. Bir süre ödevlerine yardımcı oldum. Dışarıdan öyle görünmüyor, ama içimize kabul ettiğimizde aslında “biz”den olduğunu anlıyorsunuz. Bu olayda tek isteği yaşamak olan bu genç arkadaşı aslında ihmal ettiğimizi anladım.

Dünyanın en tehlikeli yoluna bir süredir girmiş bulunuyoruz. Bu örnekle görülüyor ki duvar örmek bir yana gerekeni yapmadığımız için pişmanlık duymalıyız. Unutmayın ki insan hiçbir zaman yalnız ölmez. İçine kapanmanın da sınırı yoktur. Bencillik bir gün kendini de tüketene kadar devam edecektir. Bencillik yolunu bırakıp bir ilgilenmeyi denesek belki de hazin sonumuzu değiştirebiliriz. Kendimize sakladığımız dünyanın kimseye kalmayacağını anlayabiliriz.

Bu hayatta da yabancı çıktık, lisan bilmeden tanışamıyoruz.

One Response

  1. ĞÖRMEK 18 Mart 2016

Leave a Reply