Bir at doğar doğmaz yürür. Bir balık doğduğunda kendini besleyebilir. Bir ağaç da yalnız başına filizlenir. İnsan doğumundan yıllar sonra bile kendi kendine yaşayamaz. On yıllarca bağımlı kalır. Toplum olmadan kalan ömrünü südrüremez. Eğitim o kadar kökümüzde ki insan soyunun geç büyüyen, eğitilebilen kolu hayatta kalmıştır ve eğitim insanlığın “normali” olmuştur.
Eğitildiğimiz için öyleyiz
Köleler köle olarak yetiştirildiği için kölelik vardı, soylular da öyle yetiştirildiği için soylulardı. Öyle eğitildigi için insanlar selam veriyor, yoksa selamı keşfetmiş değiller. Beyaz kağıda ok çizmek, insanları kurgulamak ve kodlamak bu kadar önemlidir. Köleler ve soylular kendi oklarının kökenini bilmedikleri için bu durumu yadırgamadılar, okun uçlarında çoktan çizilmiş olanı devam ettirdiler. Ancak ok yön değiştirebilir, hatta tersine dönebilir, hatta ve hatta üçüncü ve dördüncü boyuta bile geçebilirdi. Tabi birlikte yaparsak, diğerleri ile güçlü bir ok olursak ve onların okunda yer alırsak.
Eğitim aşırı “biz” olduğumuzun göstergesidir.
Neden onlarla aynı yönde yer almalıyız? Yönü değiştirsek bile onlarla olacağız. Biz aşırı sosyal varlıklarız. Başkaları esneyince esneriz, onlar gülünce istemsizce güleriz. Ağlayınca ağlar, acı çektiklerinde biz de çekeriz. Bir masalda hayali kahramanlar için bile kahrolabiliriz. Aslında başkası yokken bile “başkası varmış gibi düşünmeye” insanlık deriz. Biz o kadar bizdeniz ki başkalarını hesaba katmazsak bir şey yapmış olmayız. Bu kollektif okun devamında biz doğrusuna gitsek bile başkalarını getirmezsek uçlarda kayboluruz. Başkalarını da getirip güçlü bir ok şekillendirmeye mecburuz. Başka bir deyişle, bizim ince çizgimiz doğru yöne gitse bile bir süre sonra yok olacaktır. Malesef oyun bizim için böyle kurulmuş, başkaları ile uğraşmak zorunda olduğumuz toplumsal, politik bir oyun bu.
Silahlanmaya benzer, politik bir araçtır.
Yay ve ok, hatta okçular savaş için vardır. Spor için kullansak bile okçuluğun ve eğitimin kökeni masum değildir. Eğitim arkasını iktidara dayamış politik bir girişimdir. Politika insanlık için normaldir ve yadırgamayız. Biz bunların içinde yüzen balıklar gibi bunları fark etmeyiz. Hatta askeri ve politik varlıklar olduğumuzu göz ardı etmemiz yüzünden günümüz politikası rahatsız edici bir hal almıştır.
Biz politik bir ordunun parçasıyız. Politik olmamız yeni değil. Daha önce de söylediğimiz gibi, insanlığın politik olarak yönlendirilen kolu hayatta kalmış. Biz bu kolun devamı olarak kodlanmaya, sevk ve idare edilmeye yatkın bir türüz. Bu durum özgürlüğümüzden feragate yol açsa da getirileri olduğundan yadırgamayız. Kodlanmaya o kadar açık ve kendi kurgumuzu oluşturur haldeyiz ki hayat boyu görmediğimiz, varlığını bile bilmediğimiz idealler uğruna hayatımızı feda edebiliriz. Dinler, ideolojiler, aşklar yüzünden feda edilen canlar destanlara, romanlara, filmlere sığmaz. Zamanımızın çoğunu kurgularımızın kurgularına harcarız…