Felsefenin Doğası ve İronik Hikayesi
Felsefenin ne olduğu tam olarak belli değildir, ancak kavramlar belliymiş gibi konuşmak insanlığın temel yapı taşlarından biridir. Felsefe, “tek bir şey” değildir; çoğu kelime gibi farklı anlamlara gelebilir. Ancak insanlar, üzerinde uzlaşmış gibi görünerek, geçici anlamları sürekliymiş gibi kullanır. Bugün belirlediğimiz bir anlam gelecekte değişebilir, ama biz şu anki anlamını sanki kalıcıymış gibi kabul ederiz.
Felsefe, başlangıçta mitlere, yani kulaktan dolma hikayelere tepki olarak doğmuş bir gelenektir. Ancak ironik bir şekilde, kendisi de zamanla kulaktan dolma hikayelerle inşa edilen bir mit haline gelmiştir. Felsefe, ortaya çıktığı dönemden bugüne, başka başka şeyler ifade etmiştir. Başlangıçta başka bir anlam taşırken, zamanla başka bir kimlik kazanmış ve en sonunda bambaşka bir şeye dönüşmüştür. Yanlış isimlendirmelerin eleştirisini yapan felsefe, ironik bir şekilde yanlış isimlendirmelerin adı haline gelmiştir. Kimi zaman dindarlıkla, kimi zaman dinsizlikle; bazen dinle, bazen de onun eleştirisiyle özdeşleştirilmiştir. Her kavram gibi felsefenin tarihi de karmaşıktır; her insan faaliyeti gibi ucu açık ve her canlı eylemi gibi standartları olan bir farklılık taşır.
Felsefe kelimesi Yunancadan gelir ve bilgelik sevgisi anlamını taşır. Ancak bu Yunanca kelime, başka milletlerce benimsenmiş ve farklı şekillerde kullanılmıştır. Yunanca “bilgelik sevgisi” ifadesi, başlangıçta daha iyi bilme çabasını ifade ediyordu. İlk filozoflar, filozof olduklarından bile habersizdi. Tıpkı diğer kelimeler gibi, bu da yaklaşık bir yakıştırmaydı ve herkes her anlama çekebiliyordu. Filozoflar arasında bile anlaşmazlıklar vardı; hatta birbirlerini filozof olmamakla suçladılar. Bu durum gayet doğaldı, çünkü her kavram inşa edilen ve ucu açık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle Yunanca bir kelime olan felsefe, diğer dillerde Yunancadan daha çok ve daha farklı şekillerde kullanılmıştır.
Felsefenin Başlangıcı ve Arkhe Arayışı
Felsefenin hikayesi, ironik bir değişim hikayesidir. İki bin beş yüz yıl önce, Yunanistan’da olduğu gibi, dünyanın politik olarak örgütlenmiş her toplumunda din ve politika mitlere dayandırılıyordu. Mitler, bilmeden uyum sağlanan anlatılara temellendirilmişti. Bugün hâlâ birçok toplum ve birey, pek çok alanda bu yöntemi kullanır. Ancak bir grup insan, bu açıklamalarla yetinmeyerek sorgulamaya başladı. Bunu pek çok toplumda ve kişi birçok konuda yapmıştır; ancak filozoflar, sistematik ve derinlemesine bir sorgulama gerçekleştirdikleri için bugün Yunanca “felsefe” kelimesini dünyanın çoğu dilinde kullanıyoruz.
Filozofların başlangıçtaki problemi, “başlangıç” (arkhe) meselesiydi. Her şeyin tanrılarla başladığı açıklamaları yerine, doğadan bir başlangıç maddesi aramayı tercih ettiler. Yani, doğrulanamayan tanrısal iddialar yerine, doğrulanabilir doğal iddialara yöneldiler. Başka toplumlarda da benzer çabalar görülmüştür; ancak Akdeniz medeniyeti, bu çabayı Yunan’dan miras aldı ve dünya halkları Yunan geleneğini temel saydı. Çoğu uzmana göre, Yunan filozofları zamanlarının ötesine geçerek, diğer toplumların bu çabayı geliştirmeden kullanmasına neden oldu.
Felsefenin Alternatifi: Mitler ve Basitlik
Felsefeyi, alternatif açıklama çabalarıyla daha iyi anlayabiliriz. İlk çıktığı dönemde felsefe yapmayan kişi, ne yapıyordu? Daha iyi bilmeye çalışmayan kişi, mitlere, yani kulaktan dolma anlatılara kapılıp gidiyordu. Bu durum aslında hepimizin birçok alanda yaptığı basite kaçma eğilimine benzer. Çoğu alanda uzmanlığa ve detaya ihtiyaç duymayız. Örneğin, bir hastalığı anlamak için beyin hücrelerini insanlara benzeten basitleştirilmiş anlatılar kullanırız. Çocuklara sayıları somut nesnelerle öğretiriz. Çoğumuz kozmolojiyle ilgilenmeyiz ve evrenin oluşumuna dair kişileştirilmiş, analojik anlatıları benimseriz.
Görünenin ardına bakmak ve düşünmek, çoğu zaman mecbur kalmadıkça yapmadığımız bir şeydir. Ancak bu kadar kurgusal ve araçsallaştırılmış bir hayatı hak ediyor muyuz? Eğer hikâyedeki kötü kahramanın kendimiz olduğunu düşünürsek, bu yaşam tarzı bize bile fazla iyi görünebilir. Filozoflar işte bu olasılığı düşünmüş, bize anlatılan hikayelerin kötü niyetli taraflarını görmeyi alışkanlık edinmiş kişiler olmuşlardır. Tabi efsane ve kurgular ile yönlendirilen- belki de haklı olarak- kitleler felsefeyi bu yüzden dışlamışlardır.
Yeniden düşünmek
Yüzlerce farklı tanımı olan bir geleneğin içinde her halde herkesin uzlaşacağı birkaç davranıştan biri yeniden düşünmek olmalı. Felsefeyi de yeniden düşünmenin zamanı, özellikle de mitleşmesini istemiyorsak. Bu yüzden felsefenin tanımını yeniden düşünmek ve yeniden düşünmelere de felsefeyi katmak durumundayız.