Y: Peygamber ümmetinin devamıyız desem zoruna gider mi?
D: Güzel şaka, doğrulara dönelim mi?
Y: Yine evrimci saçmalıkları anlatmayacaksın değil mi?
D: Evrim doğal olarak neyin devam ettiğini anlatan biyoloji teorisidir. Ben ise beşeriyyat açısından yeni bir isim veriyorum, referedifransiyel analiz. Yani sadece biyolojik canlıların değil, tüm varlıkların referanslarını ve differanslarını çözümlüyorum.
Y: Yeni terimler uyduruyorsun.
D: Bir gün herkes buna benzer terimler kullanacak, benimkiler olmasa da.
Y: Nedenmiş o?
D: Çünkü her kelime gibi evrim de yüklendi, kirlendi. Siz, retorların ağzında sakız oldu.
Y: Yahu ben de onu diyorum, bilimsel bir teori olsa neyse. Politik amaçla kullanılan bir teori daha çok, üstün ırk masallarını hatırlıyorsun değil mi? Ne kadar tehlikeli böyle söylemler. Hakikat olsa kaç yazar?
D: O ahlaki boyutla ilgili, biz kendi aramızda ahlaki boyuta değil bilgiye ve yönteme odaklanmalıyız. Teorilerin istismarı konusunda haklısın. Yine aynı hataya düştük. Basit halk için mi tartışıyoruz yoksa kendi samimiyetimiz için mi?
Y: İki boyutta da ilerleyelim. Pratikte bu söylemleri kaldıramayacak insanlar vardır, idealde her şey tartışılabilir.
D: Anlaştık, pratikte halkımıza bahsetmeyeceğimiz bir referedifransiyel yapıda yaşıyoruz.
Y: Biz halk değiliz yani
D: Bazı yönlerden halkız, bazı yönlerden değil.
Y: Halk olmayan yönün mü diyor bunu?
D: Bazı yönlerden halk, bazı yönlerden değil. Dil halkın ürünü, ama onu esneden benim. Bir siyasetçiye göre devlet içinde ben de halkım, ama ideal tartışmalarda siyasetçi bana göre halktır.
Y: Yani ideal tartışmanın soylusu, ama pratikte kölesin.
D: Hangimiz değiliz ki? Hangimiz çocuk değiliz çoğu bilgide? Hangimiz iğrenç değiliz, bazı açılardan. Bakış açısı ve amacı önemli. Ne için ve kim bakıyor bana?
Y: İşte bunu ayırt edemediğimiz için çoğu tartışma sonuçsuz kalıyor.
D: Dil oyunlarını kollektif olarak fark etmek içşn buna ilişkin terimlerin günlük dile girmesi ve buna yönelik bir gelenek oluşması gerekir. Yüz yıl daha lazım yani.
Y: Başta söylediğine dönelim, neyin devamıyız? Yani referansımız ne?
D: Birçok şey, akciğerli solunum yapanların devamıyız, kimyasal enerji ile çalışanların ve de kompleks bir dil sistemi kullananların, daha binlercesi bizim altyapımız.
Y: Peygamberin ümmeti de altyapımız.
D: Hayır o artyapı, karışık olduğunu biliyorum ama peygamber ümmeti henüz stabilize olmadı. Yani çok zamana, uzlaşıya, her bilgi sisteminin olması gerektiği gibi güncellenen bir yapı olmasına bağlı.
Y: Benim açımdan altyapı ama.
D: Objektif gerçeklik önemli, senin nereden gördüğün değil. Sen yanlış taraftan bakıyor veya algı problemi yaşıyor olabilirsin.
Y: Ama senin anlayışına göre artyapılar stabilize olunca altyapı olmuyor mu?
D: Bak onda haklısın, ama insan yeni bir tür, yeni bir oyun. Kendisini oluşturan yapılar bile stabilize değil.
Y: Stabilize olmak için ne gerekiyor?
D: Çok daha fazla zaman.
Y: Stabilize olmuş insan yapısı yok mu peki?
D: Var, dil. Dil ne ama, dil neyin içinde?
Y: İnsanlığı dile mi indirgiyorsun?
D: Dilin ne olduğunu bilmiyorum, eksik ifade ettim. Yüzeyde dil olarak görünen bir yapı.
Y: Peki şimdi dilin ne olduğunu tartışacağız sanırım. Yine dil, bir kere de din desen keşke…