G. E. Moore Kimdir?

George Edward Moore(1873 – 1958) analitik felsefe geleneğine önemli katkılar yapmış olan Britanyalı filozoftur. Frege, Russel ve Wittgenstein ile idealizmin reddedilmesine ve mantıkçı pozitivizmin yerleşmesine çalışmışlardır. Moore’un başlıca uğraşı filozofların kullandıkları anahtar terimleri derinlemesine inceleyerek açıklık, kesinlik ve argümantasyon açılarından eleştirmek olmuştur. Bu yöntem diğer analitik filozoflarla birlikte yeni bir felsefi metodoloji olarak da dile getirebileceğimiz analitik felsefenin temelini oluşturmuştur. Zaten analitik felsefenin kurucusu kimdir diye sorulursa Frege ve Russell ile birlikte Moore’un adını da anmak gerekir.

Bugüne kadar bildiğimiz ya da hayal edebileceğimiz en değerli şeyler, kabaca insan ilişkisinin zevkleri ve güzel nesnelerden keyiflenme olarak tanımlanabilecek belirli bilinç durumlarıdır. Muhtemelen, kendisine bu soruyu sormuş olan hiç kimse -kişisel şefkatin ve sanatta ya da doğada güzel olanın takdirinin kendi içinde iyi olmasından- hiç şüphe etmedi; Ne de şeylerin değerinin ne olduğunu kendileri için değerlendiriyorsak, bir kişinin bir başkasının bu iki başlık altında yer alan şeyler kadar değere sahip olduğunu düşünmesi muhtemel görünmüyor.

G.E. Moore, Principia Ethica (1903; revised edition, Cambridge University Press, 1993.

Hayatı

Moore 1873’te Londra’da doğdu. Dedesi yazar, babası hekimdi. Moore bilimdense felsefeyle daha çok ilgilendi. 1892’de Cambirdge Üniversitesi’nde edebiyat ve ahlaki çalışmalar üzerine okumaya gitti. Dış dünyanın varlığı konusundaki aklıselime bile argüman üretemeyen felsefeye şaşkınlıkla baktı ve bunu çözmeye çalıştı. 1898’de bu üniversitenin araştırma üyesi(fellow) oldu, 1925’ten 1939’a kadar da zihin felsefesi ve mantık kürsülerinde hocalık yaptı. 1958’de vefat etti.

Felsefe Tarihindeki Yeri

Moore’un öncelikli çalışma sahaları epistemoloji, metafizik, etik ve felsefi metodolojidir. Epistemolojide aklıselim gerçekçiliğin (commonsense realism) savunucusu olmuştur. Bu akım kuşkuculuğu ve metafizik teorileri reddederek duyularla tecrübe edinilen nesnelerin bilgisinin gözlemciden ve duyuların göreliliğinden bağımsız olarak var olduğunu iddia eder.

Etikte ahlaki ve ahlaki olmayan özelliklerinin ayrımına çalışmış, bunu doğal olmayan ve doğal bağlamında sunmuştur. Ahlaki olan doğal olmayandır. Çünkü tüm etik teoriler “iyinin ne olduğuna” dair farklı bir anlayışa yol açar ve normalde davrandığımızdan farklı davranmamıza neden olur. Moore büyük sentezlerden ve genelleştirmelerden kaçınmıştır. Onun yöntemi analitik felsefenin de temelini teşkil eden parçalar üzerine gitmeye dayanır.

İyi olan her şeyin aynı zamanda başka bir şey olması muhtemeldir. tıpkı sarı olan her şeyin ışıkta belirli bir titreşim üretmesinin doğru olması gibi. Ve şu bir gerçektir ki etik iyi olan her şeye ait bu diğer özelliklerin ne olduğunu keşfetmeyi amaçlar. Fakat haddinden fazla sayıdaki filozof, bu özellikleri dile getirdiklerinde aslında iyiyi “tanımladıklarını” düşünmüşlerdir; ki bu özellikler aslında “diğer” değil, kesinlikle ve tamamen iyiliğin aynısıdır.

G.E. Moore, Principia Ethica, 1903. http://fair-use.org/g-e-moore/principia-ethica/s.10#s10p3

İdealist ve septik söylemlerin aklıselime ve sağduyuya aykırı söylemlerine karşı dış dünyanın gerçekliğini vurgulamaya çalıştı. Bir elini kaldırıp “işte bu bir el”, diğer elini kaldırıp “işte diğeri” demesi meşhur bir örnektir. Bu örnekle idealist metafiziğin her şeyin zihinsel olduğu yönündeki söylemine karşı çıkmakla birlikte kuşkucu septiklerin gerçekliğin bilinemeyeceği yönündeki iddialarına da kaşı çıkıyordu. “Var olmak algılanmaktır” diyen idealist söyleme hele, yanlış ve totolojik önermeler üretmesi nedeniyle temelden karşı çıkıyordu. Septik- kuşkucuların bilinemezci- önümüzdeki eli reddeden tutumuna da önümüzdeki eli göz ardı etmeleri nedeniyle karşı çıktı.

Analitik felsefenin düşünceleri net şekilde ifade etme gayesi Moore’un felsefeye bilinenin ifadesini sağlama görevi vermesiyle- dönemindeki diğer analitikler ile birlikte- temele oturmuştur. Moore önermelerin analizini yapmayı Frege ve Russel ile paralel olarak filozofların başlıca işi saymıştır.

Yağmur yağıyor, ama yağdığına inanmıyorum.

Moore’un Paradoksu

Moore’un Paradoksu Wittgenstein’a göre Moore’un felsefe tarihine en büyük katkısı olan bir tartışmadır. “Yağmur yağıyor, ancak yağdığına inanmıyorum.” örneğindeki gibi birinci kişi şimdiki zaman zarfındaki iddiaların saçmalığını ele alır. Moore cümleleri olarak da bilinen bu tarz cümleler saçma görünseler de “doğru olabilirler, tutarlıdırlar ve karşıt değildirler. Paradoksun kabul edilmiş genel bir açıklaması yoktur, ancak buradaki problem analitik felsefenin gündelik dil ile ilgili şikayetlerine kanıt sunar. Bu tarz önermeler aynı anda doğru veya yanlış olabilir. Bir kişi bir an için her ikisini de iddia edebilir. Yine de ikisini birden iddia etmek saçmadır. Geçmiş zamanla ifade edildiğinde veya birinci şahıs dışındaki şahıs kiplerinde saçma olmayan bu önermeler meta epistemolojik soruşturmaların gerekliliğinin gündeme getirir.

Eserleri

Muhakemenin Doğası(1899) ve İdealizmin Reddi(1903) gibi makalelerinin dışında Principia Ethica(1903) gibi erken dönem eserleri Kant ve Hegel ile örneklenen idealizmin etkilerini kırmaya yöneliktir. Felsefi Çalışmalar(1922), Akılselimin Bir Savunması(1925), Felsefenin Bazı Başlıca Problemleri(1953), Felsefi Makaleler(1959) ve Kişisel Defterler(1962) gibi eserlerinde

Kaynakça

Leave a Reply