Fenerliler Beşiktaşlıları, Karslılar Erzurumluları, Gürcüler Ermenileri sevmiyor. Peki neden Yeni Zellanda’daki birilerinden değil de sokakta gördüğümüzden nefret ediyoruz? Bireysel olarak tanısak seveceğimiz insanlara çizdiğimiz hayali sınırların dışında kaldıkları için nefret duyuyoruz. Gerçek kötülerden değil de sınır çizebildiklerimizden nefret ediyoruz. Başka şehirde doğmak, başka dinde yetiştirilmek, başka bir müziği sevmek, saçın ve suratın farklı görünmesi veya derinin rengi gibi rastgele sebepler nefret doğuruyor. Ön yargılarımızla insanın elinde olmayan sebepleri düşmanlık sayıyor ve nefretimizle kör oluyoruz. İnsan olmayı erdem sayarken bunun içindeki grupları ayrıştırmaktan geri durmuyoruz. Sınırların sadece içimizde olduğunu fark etmiyoruz.
Felsefe tarihinde insanın iyiliklerinin anlatıldığı pek nadir görülmüştür. İnsanı tasvir ederken kötülüklerden iyiliklere yer kalmamıştır. Bunun başlıca nedeni insanın kendi türünden olana, kendine ve varlığına karşı işlediği suçlardır. İnsan iyilikte her zaman sınır çizmişken kötülüğü sınırlamamıştır. Dünyanın her yerinde hiçbir suçu olmayan masumlar acı çekmektedir. Bir kısım açlık, bir kısım susuzluk, büyük bir kısım yoksulluk içinde. Başkası acı çektiğinde bazen önemsiyoruz. Yakınlarımız sorun yaşadığında yardım ediyoruz. Din, ülke ve ideoloji gibi ayrımlar ile bunu her zaman sınırlıyoruz. Hümanistler diğer canlıları ve doğanın tahribatını gözden kaçırıyor. Çevreciler ise insan sevmezlik olarak algılanabiliyor. Kendimizi sınırlamakta sınır tanımıyoruz. Her zaman ayrıcalık var ve ayrım bireysel farklara değil hayali sınırlara dayanıyor.
İnsan sebebini bilmese de yalnızca grup yapıyor diye bazı şeyleri yapar. Her insan topluluğu diğer insan topluluklardan etkilenerek var olmuştur. Bireysel açıdan da diğerlerinden görerek insan oluyoruz. Bizim yaşantımız başkası için, başkasının yaptığı da bizim için önemlidir. Bir kişinin biricik ve özgün olması mümkün değildir ve insan toplumu bütünün diğer parçalarıyla ilişki içindedir. Şikayetçi olduğumuz sorunları ancak bu bağın göz önünde bulundurulmasıyla çözebiliriz. Kendinizi çevrenizden soyutladığınızda cevapları kaybedersiniz.
Bazı şeylerin gereksiz ve fazla olduğuna dair bilimsel veya felsefi kanıt mevcut değil. Kötülüğün dahi bir nedenselliği vardır. Türümüzün suçları da bizim özümüzden ibarettir. Öldürmek çok eski devirlerdeki atalarımızın tehlikeli ortamından kaynaklanır. Yalan söylemek vahşi ortamın bir gereği olarak kalmıştır. Çılgınlık zorluklarla baş etmenin yollarındandır. Korku hayatı koruma yöntemlerindendir. Acı çekmek bir uyarıdır. Uzun lafın kısası insanlık ortak bir geçmişe sahiptir ve insan da bundan azade değil. Bağları ne kadar çok fark edersek o kadar kabullenir ve kendimizi keşfederiz.
Hayatla ve kendimizle bağımız kopuk iken ortada duran türümüzle de bağ kuramamışız. İnsanlığı reddetmek mümkün olmadığı gibi, her şeyi de onaylayamayız. Ancak beğenmediğimiz şeylerin bizimle bağlı olduğunu göz ardı edersek çözüm bulmak imkansızlaşır. Mesela kötülüğün modasının neden geçmediği merak konusudur. Neden hala zalimin peşinden gidiyoruz? İnsanlığın liyakati değil, ilginçliği takip etmesi garip geliyor. Kötülüğün ilginçliği ve halen popüler olması üzerinde düşünmeliyiz.
Kötülüklerin kaynağı kötüler değildir! Kötüler pek azınlıktadır. Her insan içinde biraz da olsa kötülük barındırır. İçindeki iyi duyguları bastırırsa, kötü duygular; bu o adamı kötü insan yapar. Evet kötülüğün kaynağı kötülerse de kötüyü kötü yapan da iyilerin suskunluğudur.
Tüm insanlık sürü psikolojisine göre hareket etmektedir.
İlk insandan itibaren kabile kültürü buna en uygun örnektir. Doğa bile kabile olmayan insanlara pek şans tanımaz. İnsanların birilerini dışlaması,yadırgaması ve bir takım duygular üzerinden düşmanlık duyması aslında dışa kapanıklılık, bilakis şüphecilikten gelmedir. İnsanların dünya vatandaşı olması gerekir. Savaşırken onuruyla savaşmalı, savaşmazken saygı ve sevgi ile birbirlerine muamele etmeleri gerekir. Tarihte nice savaşlar oldu. Savaş kazanan ile kaybedeni belirler. Fakat Soykırımlar katliamlar,terörizm ve diğer suçlar, sadece azınlığın fırsatçılığı ve çoğunluğun
azınlığa karşı birlik olmamasıdır. ALman ordusunun bir yerleri ele geçirmesi onları sadece düşman yapıyordu. Almanları Nazi yapan , savaşta insan onurunu ezerek ve binlerce Yahudi’yi yakmasıdır. Türklerin fetih diyerek yaptığı savaşlarda onları düşman yapıyordu. Fakat Türkleri, Osmanlı yapan onurluca savaşması ve savaşı savaş meydanında bitirmesiydi. Şuan Osmanlı imparatorluğu kimileri için emperyalist işgalci devlettir. Ama elini vicdanına koyan hiç bir kimse Osmanlı hakkında zalimdi demez. Bu örnekleri iki büyük devlet üzerinden iki taraflı olarak vermemin sebebi farklı milletlerle en yoğun iletişim ve savaş olarak karşılaşmalarıdır. Kötülük sadece insanın onurunu ve karşıdakinin onurunu hiçe saymasından başka bir şey değildir. Savaşta öldürünce asker, sokakta öldürünce cinayet olması da bunu açıklar. Şu çağda artık herkes potansiyel kötü. Dünya hiç bu kadar suskun olmamıştı. Teknolojinin olması ve dünyanın öbür ucundan anında haberin olması sadece bir detay artık.
Eden bulur demiş büyükler. Hiç bilmeden sürdüğümüz keyfin bir götürüsü olacaktır. Bilmeden yaşadığımız, bilmek istemediğimiz hayat da nihayete yaklaştıkça dengeye ulaşacaktır.
Tesekkurler egitici ve aydinlatici calismalariniz icin,halkimizin yok edilen degerlerini yeniden bulmasi icin butun aydinlarimiz sizler gibi gayret,caba gostermeli.
Bütün çabamız birlikte mutlu olmaktır. Destekleriniz çabalarımızı teşvik etmektedir. Birlikte nice güzel düşüncelere ulaşmak dileğiyle.