İntihar: kendini öldürme < Arapça naHara (hayvanı) boğazını keserek öldürdü, boğazladı < Ar naHr boğazın alt kısmındaki çukur.
Felsefi intihar
(İng. philosophical suicide). Fransız filozof Albert Camus tarafından ünlenen dünyayı reddetme ve felsefe azminden vazgeçme tavrıdır. Camus, hayatı “saçma” bir etkinlik olarak görür. İnsanın pek çok isteği varken, dünya insanın istek ve ideallerine sessiz kalır. İnsan da hayal sükutuna uğrayarak saçmaya düşer. Saçmalığa karşı bir savunma mekanizması diyebileceğimiz felsefi intihara yönelir. Tertullianus, Pascal, Kierkegaard gibi fideistlerle de anılan bir etkinliktir. Fideizm, sorgulamayı ve şüpheciliği bırakarak, kurtuluşu dogmalarda arayan anlayıştır. Fideist kişi felsefesinde çıkar yol bulamayıp, din gibi kabullere yönelir. Dikkatini böyle alanlara yönelterek felsefi intiharı gerçekleştirir.
Camus, saçma hayatın farkına varan insanın arayış içinde olduğunu söyler. Umudunu koruyarak arayışını sürdüren insan, bir şey bulamayınca, din gibi metafizik olgulara kapılabilir. Yaşam insana kayıtsız oldukça insan da onun ötesine dair inançlara kapılagelmiştir. İçinde olduğumuz dünyadan kurtulma isteği düşüncelerin akıl dışı aleme anlam yüklemesiyle sonuçlanır. Felsefi intihar saçmayı onarmak için bir girişimdir. Saçma dünyayı ortadan kaldırıp yerine anlamlısını koymaktır. Camus, felsefece intihar ettiğini söylediği Kierkegaard ve Husserl’i suçlar. Kierkegaard aklı Tanrı’ya feda ederken, Huserl’de aklı yüceltmesine karşın, onu ideal özlere hapsetmiştir. Farklı yönelimlere sahip bu iki filozofu birleştiren şey ikisinin de saçmadan kurtulmak istemesidir; oysa Camus’ye göre, aslolan saçmayı yaşamak ve yaşatmaktır. Saçmayı ne tasdik ne de reddeden bu filozoflar, Camus’nün gözünde günah işlemişlerdir. Çünkü ona göre “ortada yaşama karşı bir günah varsa, bu belki ondan umudu kesmekten çok, bir başka dünyayı ummak ve elimizdekinin amansız gösterişinden kaçmakta yatar. “Yani, bir kurtuluş varsa eğer, bu dünyada olmak durumundadır ve kurtuluşu bu dünyanın dışında aramak, dünyadan ya da dünyanın gerçekliğinden kaçmak demektir.
Fiziksel intihar
Camus’ye göre saçma algısını yok etmek için beyhude bir uğraşla, çözümsüzlüğe girerek kendini öldürmektir. İnsan saçmayı ortadan kaldırma yolunda, ikisi de hiçbir şekilde çözüm olmayan iki ayrı teşebbüste bulunur. Saçmayı ortadan kaldırabilmek için, kişi ya dünyayı ya da kendisini ortadan kaldırır. Birincisine “felsefî intihar” diyen ve insanın umutlarını ahiret inancına bağlaması olarak tanımlayan Camus’ye göre, saçmaya mahkûm olmuş, kötülük, mutsuzluk ve umutsuzluğa köle edilmiş insan, ikincisinde kendisini kuşatan kaderden öc almak ister. Öc almak istemesi, bu insanın köle olmayıp özgür olduğunu kanıtlamak istemesidir. Bunun yolu da, insanın kadere başkaldırması ve kadere teslim olmadığını göstermek için kendisini öldürmesidir. Camus, intiharın asla bir çözüm olmadığını savunur. İntihar saçmayı yok etmek için başvurulan bir yol olsa bile onu çürütmenin yolu değildir. İntihar saçmaya başkaldırıyı ya da özgürlüğü göstermez, tam tersine saçmaya boyun eğdiğimizi gösterir. İntihar, saçmaya boyun eğmektir, saçmanın onayıdır. İntihar kişinin yetersizliğinin, ve saçmayla başa çıkamadığının ifadesidir.
Sonuç
İntihar eylemi çok farklı sebeplere dayanabilir. Bazen hayatın ağır yükünü kaldıramayanlar, bazen de hayatta yeterince yük bulamayanlar intihar eder. Varoluşçu filozoflar intiharı insanın en büyük sorunu olarak görmüşlerdir. Ancak intihar insanlar için nadiren bir sorun olmuştur. Halk filozoflardan ya da filozoflar halktan kopuk olabilir. İkisi de birbirini anlamamış olabilir. Dışarıdan bakan bir gözlemci bu durumda intihar edeni gözlemlemelidir. İntihar nedenleri ve sonuçları bize ipuçları verebilir.
Ölüm hiçbir bilime veya metafizik bilgiye göre son değildir. İntihar bir ölüm olayıdır. Sadece, öldüren başkası değildir, kendini öldürmek söz konusudur. İntihar edenin yeni bir başlangıç yapmak dileğinde olduğu söylenebilir. Dindar, materyalist, agnostik, nihilist, hiçbir kişilik intihar edeni suçlayamaz. Çünkü tüm görüşlere göre hayat bir şekilde devam edecektir. Ölmek de bir başlangıçtan ibarettir. Buna itiraz etmenin bencilce bir davranış olduğunu belirtmek gerekir. Çok itiraz edenler sadece kendi halini betimlemektedir. Onların arkada kaldığı bu hayat, acı bir eleştiri almıştır. Sahip oldukları bir şeyin beğenilmemesi davranışıdır. Kesinlikle reddedilir, ya da eleştiriyi kabul ederek nesnel bir bakış edinilebilir. Bakınız: dmy.info/hayatin-anlamsizligi
Bak: Başkaldırı ve Camus Bak: dmy.info/Albet Camus- Saçma ve İntihar yazısı Bak: dmy.info/olum-nedir/ Bak: dmy.info/hayat-hata-mi-yasamak-yanlis-mi/ Bak: dmy.info/yasama-istegi-icgudusu-nedir/
…yaşamanın bir anlamı bulunduğunu yadsıyan düşünürlerden hiçbirinin, mantıklarını yaşamayı da yadsımaya kadar götürmediğini söylemek gerek. Schopenhauer‟in çok zengin bir sofra başında intiharı övdüğünü sık sık anlatıp gülerler… Yaşam yaşanmaya değmediği için insan kendisini öldürür, işte bir gerçek kuşkusuz, ama kısır bir gerçek, çünkü fazlasıyla açık. Ama yaşamaya yöneltilen bu aşağılama, içine daldırıldığı bu yalanlama, hiç anlamı olmamasından mı geliyor? Uyumsuz olması, umut ya da intihar yoluyla kendisinden sıyrılmayı mı gerektiriyor? Albert Camus, Sisifos Söyleni s.19
İntiharın, başkaldırıdan sonra geldiği sanılabilir. Ama yanlış olarak. Çünkü intihar başkaldırının mantıksal sonucu değildir. İçerdiği razı oluş dolayısıyla, onun tam tersidir. İntihar, sıçrama gibi, en son noktasına götürülmüş kabullenmedir. Her şey tükenmiştir, insan temel tarihine geri döner. Geleceğini, biricik ve korkunç geleceğini fark eder, ona atılır. İntihar uyumsuzu kendince çözer. Onu da aynı ölüme sürükler. Ama biliyorum ki, sürüp gitmek için uyumsuzun çözüme varmaması gerekir . Albert Camus, Sisifos Söyleni s.59
Felsefi intihar yazınızı okudum, İyi açıklamışsınız, beğendim çok