Kuvvetler Ayrılığı Tanım
Kuvvetler ayrılığı devlet gücünün birbirinden ayrı organlara dağıtıldığı yönetim anlayışıdır. Günümüzdeki anlayış: devlet niteliği kazanmış her toplumda birbirinden farklı üç görev olduğu ve bunların birbirleri karşısında bağımsız bir statüye sahip oldukları esasına dayanır. Bu ilke, kanunları yapan yasama gücünün, yapılan kanunları uygulayan yürütme gücünün ve uygulamadan doğan uyuşmazlıkların giderilmesini sağlayan yargı gücünün ayrı organlara verilmesini; bu organların birbirinden bağımsız olmasını gerektirir. Bak:dmy.info/guc-iktidar-nedir-kaynagi-ve-ozellikleri/
Mevcut Durum
Türkiye anayasalarından 1921 Anayasası’nda yer almaz. 1924 Anayasası’nda da yoktur ancak işlevler tanımlanmış, ortam hazırlanmıştır.1961 ve hala yürürlükte olan 1982 anayasaları kuvvetler ayrılığı ilkesine göre düzenlenmiştir. Mevcut anayasanın 7-8 ve 9. maddeleri kuvvetleri belirtir. 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesine göre: kuvvetler ayrılığının gerçekleşmediği ve yurttaş haklarının güvence altına alınmadığı toplumların anayasası olamaz. Böylelikle söz konusu ilke, devletin ve anayasanın temeli durumuna getirilmiştir. Bu noktada kuvvetler ayrılığı ilkesi, devletin bir bütün olarak sahip olduğu gücü dağıtır ve denetler. Her bir güç işbirliği ve denge ile çalışır.
Kuvvetler ayrılığı ilkesine sahip devletin en dikkat edilmesi gereken yönü “bağımsız yargı” dır. Yargının, yürütmeden ve yasamadan ayrı olması, yargının her türlü baskı ve etkiden uzak ve siyasal çekişmelerin dışında kalmasını gerektirir. Yargının hak teslim eden yapısı nedeniyle de herhangi bir etkiden bağımsız olması gerekir. Anayasa 138’inci madde ile bunu güvence altına almıştır:
138. madde: Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Bak:dmy.info/adalet-nedir-adalet-felsefesi/
Felsefede Kuvvetler Ayrılığı
Eflâtun‘a göre devlet farklı özelikleri uyum ve düzen içine sokan insani bir varlıktır. İnsanın iştahları ve duyguları akla uymak durumundadır. Siyasi uygulama da böyle bir düzene sahip olmalıdır. Devletin başında filozoflar olmalı, savaşçılar insanın duygularını, çiftçiler ve tüccarlar da iştahını temsil eder. (Bak: dmy.info/platon-devlet-incelemesi) Aristoteles daha gerçekçidir. Bugünkü anlamda olmasa da hükümdarın görevlerini dağıtan ilk tasarımdır. Onun kuvvetleri: Halk meclisi, devlet memuriyeti ve mahkemelerdir. Kuvvettin tek elde olması devletin farklı görevler edinmesine engel değildir. Devletin temelde 3 fonksiyonu vardır: 1. Müzakere yapan 2. Kumanda eden 3. Adaleti sağlayan
Roma Devleti’nde kimse tüm gücü kullanamıyordu. Güçler ayrılığı prensibi uygulanıyordu. Senato, konsüller ve kurullar vasıtasıyla güçler denetleniyordu. İmparatorluk safhasında dahi senatonun baskısı geçerliydi. Orta Çağ’da Batı ve Doğu Roma’da bu prensipten söz edilemez. Hükümetler kralın iktidarına odaklanmıştır. Orta Çağ filozofu Thomas Aquinas‘a göre iktidar millete veya milleti temsil edene aitti. Temsili demokrasinin ilk filozoflarındandır. Herkesin hükümette farklı rolleri sahiplenmesini önerdi.
John Locke üç ana kuvvet ilkesinden ilk bahseden kişidir. Anayasal sistemi ve denge prensibini ayrıntılı biçimde açıklamıştır. Yasama- Yürütme- Federal güçler öngörmüştür. Yasama: kanun yapar. En yüksek iktidardır. Keyfi hareketlerden uzak ve doğa kanunlarına tabi olması gerektiğini söyler. Yürütme: Yapılmış kanunları uygular. Yasamadan tamamen ayrıdır. İkisi birlikte olursa fena özellikler kazanır. Federal: Harp ve sulh yapar, ilişkileri ve işlemleri düzenler. Locke yargı erki öngörmez. Bunu yasama içerisinde değerlendirir. Thomas Hobbes güçler ayrılığının aksi yönde, devlet erkinin tek elde bulunması gerektiği konusunda görüş verir. Montesquieu daha önce bahsedilmiş olan bu ilkeyi “özgür ulusların” temel niteliği haline getirmiştir. “Fren ve dengeler” ismiyle anılan teorisi ile güçlerden birisi bir diğerinin gücünü yasal işlemler tabanında sınırlamaktadır. Kendisi bugünkü yasama,yürütme,yargı ayrılığını şekillendiren isimdir. Bak:İktidar Nedir? Bak: Hukuk Felsefesi Bak: Siyaset Felsefesi Bak: Turhan Feyzioğlu makalesi Bak: Demokraside Ayrı Kuvvetler Pdf