Avcı- toplayıcı atalarımızın hayata hazırlayan eğitiminden modern oyalayıcı eğitime kadar geliştik. Günümüzdeki eğitim anlayışı hayata hazırlamak bir yana, hayatın gerçeklerinden uzaklaşmaya sebep oluyor. Bilgiye kolay ulaşma çağında dar bir çerçeveyi ezberleten okul eziyet haline geliyor. Eğitimin hayata hazırlama işlevi kimsenin umurunda değil. Tüketim çağında eğitim de tüketiliyor. Öğrenciler, öğrenenler ve aydınlanmak isteyenler oyalanıyor.
Modern hayatın ihtiyacı verilerin hafızaya geçirilmesi değildir. Bilginin işlevsel hale getirilmesi ve bilgi bombardımanında rehberlik sağlanması gerekir. Ezber ve hafıza başarılsa bile bu köhne kazanımlar okul sonrasında yok olmaktadır. Öğrenci hiç istemediği zorlamayı kabullenip başarsa bile hayatın gidişatında okuldan bir şey kalmamaktadır. Çünkü hayat bilgiyi değil, sorun çözmeyi gerektirmektedir.
Toplum eğitimin görevini unutmuş, popüler olanın peşinde koşmaya başlamıştır. Popüler olansa notlar ve belgeler gibi kozmetik gösteriş malzemeleridir. Okullar göstermelik, öğretmenler gösteren, öğrenciler de gösterilen birer nesne halini almıştır. Tüketim çağında bu durum dünyanın çoğu yerinde böyledir. İnsan bütünle bağını kopardığı için bu yola çok önceden girmiştir. Bu konuyu en başta tartışmıştık. Bağları fark etmenin yolu olan iletişim ve yeni kuşaklara aktarım anlamına gelen eğitim de yanlış bakış açısına kurban gitmektedir.
İletişim ve eğitim sorunlarının basit bir çözümü mevcuttur. Bu yazıda eğitim anlayışında uygulanabilecek eski bir çözümü dile getirelim. Daha sonra da toplumun eğitimi konusuna geçelim. Okullar sorun çözme yeri olmalıdır. Sorun çözen eğitim literatürde probleme dayalı öğrenme olarak bilinmektedir. Bilimsel çerçeveyi sağlamak yerine haberdar etmekle yetineceğiz. Bu anlayışın modern eğitim anlayışı ile özdeşleşmeye başladığını söylemeliyiz.
Okullarda dersler değil sorunlar görülmelidir. Öğretmen rehber, öğrenciler de sorun çözen aktörler haline gelmelidir. Toplumun ve bireyin karşılaştığı sorunlar araştırmacı ve yapılandırmacı bir şekilde, hayata dair bir tecrübe olarak işlenmelidir. Bu anlayışta branşlar ve ezber yapılan derslerin yerini kişiler alır. Kişilikler dikkate alınır ve herkesin hayatın farklı bir yanı olduğu kabul edilerek farklı çözümler olabileceği kabul edilir.
Bu eğitim anlayışında okul bilgi veren değildir, çünkü bilgi artık her yerdedir. Eğitim yöntemleri ve modern hayatın çıkmazlarını aktarmalıdır. Bunun için öğrencinin yalnızca okulda değil hayat boyu öğrenen, öğretmenin de bilgi veren değil rehberlik eden olması gerekir. Öğretmenin ve öğrencinin sorun çözmesi topluma garip gelecektir. Hemen uyaralım, toplum öğrencinin kazanımlarını aile içinde mahvedebilir. Bu yüzden eğitim okuldan çıkarılıp toplumun geneline yayılmalıdır.
“Gerçek hayatta ne işimize yarayacak” dedi öğrenci. Uydurulmuş bir sınav tek gerçekmiş gibi sunuluyordu. Öğrenci bunu yemedi, ama yemiş gibi yaptı. On iki yıl aynı şeyi yapınca alıştı. Gerçekten zorunlu koparılmıştı, kopuk oldu.
Döktüğünüz göz nuruna, el emeğinize ve gönlünüze sağlık. Gelecek yazınızı dört gözle bekleyeceğim. Yaşlı bir takipçiniz olarak. Ömrünüze bereket…
Sevgilerimle.
Hüseyin Avni Serter
E.YMM
Zatıaliniz gibi yürekli insanlar için çabalıyoruz. Sizlerin takdiri bütün emeğin bir mutluluğa dönüşmesini sağlıyor. Teşekkürler.
Ne kadar da yerinde tespitlerde bulunmuşsunuz böyle. Vallahi gelinen nokta ”diploman olsun da ne olursa olsun” gibi saçma sapan bir eğitim anlayışına büründü. Bunu geç birde sınav odaklı ezberle-unut yöntemi de öğrenmenin ayağına vurulan bir pranga gibi hayat boyu genç beyinlerce uygulanıyor. Ne yazik ki meslek okulları hariç diğer okullar hayata hazırlamak yerine üniversiteye hazırlamak için var olduğundan,üniversiteye girişte 12 senede alından eğitimi aynı ezberle-unut yöntemi ile 1 senede uyguluyorlar. Başarılı oluyorlar da. Her hangi bir öğretim görevlisine sorsanız gelen öğrencilerinden en az bir tanesinin temel tarihten ve şaka gelebilir ama çarpım tablosundan bile
bi haber olduğunu söyleyecektir. Ben Allaha şükür meslek lisesi mezunu ve üniversite terk biri olarak söylüyorum. Meslek lisesinde öğrendiğim bilgi ile gelen sorun çözme becerisini iyi aldığımı söyleyebilirim. Bunu da 35 senelik deneyime ve bilgi birikimine sahip disiplinli hocalarıma borçluyum. O mesleği yapmasam da gerektiğinde bir vida yapacak kabiliyete ve pisagor teorimini günlük hayatta kullanabilecek yetkinliğe eriştim. Bunu eğitimi, bilgi ile verilen uygulamalı sorun çözme derslerime borçluyum . Ne yazık ki aradığım eğitimi , üniversite de
bulamadım. Öğretim görevlisinin öğrencisine hakkı dışında torpil yapmasını görünce, okulu bıraktım. Kısaca eğitim sadece okuyom ben ya olmuş.
Toplumun sesi olmuşsunuz. İşin garibi, herkes bunun farkında, ancak bir şey yapamıyor. Çünkü oyun bu haliyle eğlenceli, oyunu iyileştirmek içinse rahatsızlık gerekli. Ancak acılar ile gelişmeye sevk olabiliyoruz. İyi fikirler ancak ihtiyaç olduğunda kıymet görüyor. Kötü düzende ise kötünün iyi olduğunu ifade edebiliriz.
Bu kadar kapsamlı konuyu üç paragrafla sınırlı tuttuğunuz için teşekkürler.