Modern öncesi için bak. Modern ekonomi tarihi nasıldı? Modern, yani çağdaş, göreli bir kavramdır. Biz “modern” olmayı, ekonomik açıdan küreselleşmenin en büyük gelişmesinin yaşandığı, dünya savaşlarından itibaren varsayacağız. Birinci Dünya Savaşı(1914-1918) ile savaşlar tüm gezegene yayılan bir felakete dönüştü. Savaşların küreselleşmesiyle birlikte ekonomi ve parasal düzen de küreselleşti. Artık dünyanın bir yerinde bir şeyler oldu mu “ötekiler”i daha çok etkiliyordu. Felaketler, para ve ekonomi aynı oranda gelişmeye devam etti. Dünya savaşları ile pekişen bir ekonomik savaş başladı. Artık savaş için ekonomi ile birlikte ekonomi için savaş da gündemdeydi. Sömürecek yerleri kapma yarışında geç kalan Almanlar ve hiçbir zaman yetinmeyen İngiltere, Fransa ve saire kapitaller savaşa kaçınılmaz olarak gittiler. Osmanlı Devleti sömürmeye müsait coğrafyası yüzünden güçlü taraftan olamadı. Büyük kuvvetler Osmanlı’yı savaş başlarken bölüşmüştü. Nihayetinde Osmanlı Almanlara sürüklendi. 1. Dünya Savaşı’nda Almanya ve Osmanlı çok ağır şartlarla teslim oldu.
Birinci Dünya Savaşı’nın ağır ve aşağılayıcı koşulları İkinci dünya Savaşı’nı hazırladı. Almanlar aşağılanmanın verdiği etkiyle milliyetçiliğe yöneldiler. Önceki savaşın ekonomik boyutunda ulus- millet tanımayan tüccarlar Almanları sinirlendirmişti. Bunların büyük kısmı da yahudiydi. Yahudilere, eski düşmanlara ve komünizm adıyla Slav propagandası yapan komünistlere büyük kinleri vardı. Dışarıdan bakınca akıl karı olmayan bir savaş başlattılar. Tüm dünya şaşırdı. Çünkü Dünyanın en büyük 5 kuvvetinden dördünü bir senede sindirmiş ve hala da birçok cephede ilerliyorlardı.”Savaş ekonomisi” ve “blitzkrieg, yani yıldırım savaşı” bütün dünyayı şaşırttı. Bütün dünya Almanları kötülese de hareketleri askeri tarihe mal oldu. İngiltere, İspanya ve İsviçre hariç Avrupa’nın tamamı Almanya ve bağlaşıklarına aitti.
Almanya’nın müttefiki Japonya da kendisinin 10 katı nüfusa sahip Çin ve daha birçok ülkeyi ele geçirmişti. Daha da büyümekteydi. Hiç doğal kaynağı olmadan bu güce ulaşan Japonlar şimdi sahip oldukları kaynaklarla daha neler yapacaklardı? Tüm dünya şaşkınlıkla olanları izlerken savaşın kaderini değiştiren yine ekonomik sebepler oldu. Ekonomik baronlar, para babaları, tacirler gidişattan memnun değildi. İtilaf devletleri sürekli savaşıyordu. Savaş ekonomi için çok da iyi bir şey değildir. Hele bir de ekonomiyi elinde tutanlar Nazilerin baş düşmanıysa ve ABD. yi savaşa ikna edebiliyorlarsa ordular bu gücün karşısında duramaz. Yalan haberler, teşvikler, halkı galeyana getirmelerle ABD. savaşa girdi. Dünyanın patronu olarak kalmak istiyorsa girmeliydi. Hem dünyadaki tüccarların %90’ı Almanların- Japonların işgal ettiği ya da düşman olduğu ülkelerdendi. Her ne kadar yahudi tüccarlar dahi Nazilerle ticaret yapmışsa da gelecek, Alman olmayanlara parlak görünmüyordu. Bu yüzden tüccarlar hem Almanya’ya ürün sattılar hem de bütün ülkeleri onlara karşı kışkırttılar.
Dünyanın dört yüz yıllık düzeni değişmek üzereyken ticaretin, ve gücünü kaybetmek istemeyen ABD. nin etkisiyle durum değişti. Bir senede Avrupa’yı ele geçiren Almanlar oldukları yerde duramadılar. Bu biraz gariptir. Çünkü eşit güçteki orduları iki ayda yok eden büyük bir güç onu korumak için pek zorlanmamalıdır. Mamafih Almanlar silinip gitti. Bunu askerler yaptı görünse de, ekonomi yapmıştır. Parasal düzenin güç, siyaset, ulus, ideoloji ve saire şeylerin ötesinde bulunduğunun güzel bir örneği yaşanmıştır. Hitler “tanrı bizi terk etti” demiştir ama asıl terk eden paradır. Ekonomidir. Alman ve Japonlardan oluşan bir dünya hiç ekonomik olmayacaktır. Önceki para babaları yerini terk etmek zorunda kalacaktır. Ayrıca dünyanın daha çok sömürülmesi parçalanmış ve iktidar mücadeleleri ile sarsılmış olmasına bağlıdır. Savaşı kaybeden kötü diye kaybetmemiştir, kazançlı olmadığı için kaybettirilmiştir.
Dünya savaşı bitti, ateşkesler yapıldı. Çok değil 20 yıl sonra o da ne? Almanya hala en büyüklerden. Japonya hala Asya’nın yıldızı. Bugün ikisinin de bulunduğu kıtaların en büyük ekonomik gücü olduğunu söylemek gerekir. Peki atom bombaları atılan Japonya’ya, Neredeyse bütün büyük orduların ateşiyle yanan Almanya’ya ne oldu? Cevap basit. Aslında Almanya falan yok. Para var. Çıkar ilişkisi var. Küresel düzenin bu büyük çarkları hiç sevilmese de onlarsız olmadı. Çarklar döndü, para yerini buldu. Bilime en büyük katkıyı Almanlar yapmıştı, devam ettiler. Sanayinin mucizevi bir örneği olan Japonlar da gelişimini eskisinden daha iyi hale getirdi. 70’lerde ordusu olmayan bu iki ülkenin dünyayı ele geçireceğine kesin gözle bakılıyordu. Tabi herkes artık “cephe savaşları”nın bir şey ifade etmediğini biliyordu. Dünyayı ele geçirmenin yolu ekonomik olanıydı.
Küreselleşme ve kapitalizm “gelişim” rüzgarının dünyanın çoğu yerine serpti. Birçok ülke “kazayla gelişti” bunlarda sonra “gelişmekte olan ülkeler” dendi. 1960’larda savaş sonrası yeniden yapılanma diye adlandırılan döneme girildi. ABD. bu esnada uçan kuşa bile yardım etti. Her ülkede, her yerde ABD. adı anıldı. ABD. bir marka oldu. ABD. nin kurucu babalarının dediğinin tam tersine gidildi. Kendi ülkelerinde kendi işlerine bakmak yerine dünyanın her yerinde bir üs, bir elçilik açmaya çalıştılar. Bu esnada sosyalizm adı altında bir diktatörlük yürüten Ruslarla mücadeleye giriştiler. Aslında diktatörlük de olsa kapitalizmden iyi bir düzen oluşturan Rusları, üstelik dünyanın tüm imkanlarına sahipken, durduran neydi? Tabi ki yine para söz konusu. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve müttefikleri dünyanın yarısına sahipti ama paraya sahip değillerdi. Para ile işleri yoktu. Paranın da onlarla işi olmadı. Devasa bir orduya ve planlı bir ekonomiye rağmen Sovyetler parçalandı. Dünyanın özel mülkiyetine sahip olduğunu sanan kapitaller buna çok sevindi. Bazı Ruslar da bayram yaptı. Sosyalist Sovyetlerin altından oligarşi çıktı. Bugün dünyanın en adaletsiz gelir dağılımına sahip yerleri eski Sovyet ülkeleridir.
Bu esnada 20. yüzyılda konteyner, bilgisayar, internet, televizyon gibi birçok teknolojik, endüstriyel icat ve yenilik ortaya çıktı. Bunlar uygarlık açısından önemli gelişmeler gibi görünse de istisnalar hariç hepsi tüketim heveslerimizin bir yansımasıdır. Yenilik ve gelişim adı altında yeni sömürüler ve gelişmiş sömürgecilik oluşturduk. Bugün çevremizde gördüğümüz tüm ürünler, endüstriyel varlıklar muhakkak bir sömürüye dayanmaktadır. Öncelikle doğanın, sonrasında da insanın sömürülmesiyle oluşturulan “modern” yaşam milyarlarca yıllık tarihin utanç verici bir duraklama dönemidir. Tüm modernlik safsatası kölelik ve doğanın manipülasyonu üzerine kuruludur.
Bugün modern ekonomi çoğunluğunu oluşturan Avrupalılar dünyanın kalan her yerini sömürerek elde ettikleri müreffeh yaşamlarına devam ediyorlar. Tüm dünya onların gelişim yalanını benimsedi. Daha iyi yaşam yalanıyla geleceğimizden çaldık. Adalet ve uygarlığın beşiği gibi görünen batının diğer halkları sömürerek bugünlere geldiği unutuldu. Dünyanın çoğu modern yalanlara kandı ve tüketim kültürünü benimsedi. Sonuç olarak geleceğimizden çaldık. At gözlüğü icat edileli çok oldu ama giderek popülerleşti. Ancak bir yüzyıl daha dayanabilecek bir düzen oluşturduk. Sonunda artan nüfus ve azalan kaynaklar ile neler yaşanacağını ancak hayal gücü geniş olanlar anlayabilir. Kaynak arayışındaki çağdaş ve medeni ileri toplumlar, Avrupalıların Amerika’nın keşfinde yaptıklarına bakmak gerekir. Bugünkü medeniyet anlayışının kaynağındaki Avrupa’nın geçmişte yaptıklarına bakarsak insanlığın geleceğini görebiliriz. Gelecek şimdiki haliyle hiç de parlak değil, tabi biz onu değiştirmezsek. Çağdaş ekonomik yalanlara, tüketim toplumuna ve politikacılara kanmayın. Türkiye gibi “gelişememekte” olan ülkeler ancak batının bir zıplama tahtasıdır. Sarayda kalıp saray soytarısı mı olacağız, yoksa dışarıda kalıp kendimizi mi yaşayacağız? Modern soytarılar bir hayli arttı. Vakit geldiğinde kral soytarıları birbirine düşürecek ve eğlenecek. Dünya bu kadar soytarıyı kaldıracak espri anlayışına sahip değil. bak:Dünyayı Kurtarmak bak.dmy.info/iyi-insan/