Putları yıkalı epey oldu, ancak aradan yenileri türedi. Mesela gelişmiş oyuncaklarımız, şöhretli kişilikler, moda nesneler ve sair avuntular. Bir de insan bedeni var. İnsan bedenini öyle bir hale getirdik ki içindeki insan unutuldu. Kişilik diye baktığımız şey artık bir et sunumu. İnsan artık bir kişi değil, bir ürün. Birkaç yüzyıldır ürün olmaya da mahkum. Gereğinden fazlasını elde etmek için kurduğumuz “piyasa” gereksiz şeyleri üretirken pazarlamayı icat etti. Daha fazla güç için gereksiz şeyler pazarlanarak başkasının artı değeri sömürüldü. Değerler ihtiyaçlara göre değil pazarlamaya göre belirlenir oldu. Modern güzellik anlayışı da artık pazarlamanın bir kolu.
Piyasa her şeyi pazarlanabilir bir tutara ve paranın hükmüne dönüştürdü. İnsan da pazarlanmaktan geri kalmadı. Modern insan güzeli de pazarlamayla belirler oldu. Bir insan düşünceleri veya iyiliği hesaba katılmadan görsel sunumuyla değerlendiriliyor. “Güzellik” denilen şey pazarlama tekniği haline gelirken, faydalı özellikler göz ardı edilerek yalnızca “güzellik” ile karara varılıyor. Bu da bize piyasadaki binlerce tüketim ürününü anımsatıyor. Ürünler hayati ihtiyaçlara göre değil reklamına mahsuben alınıyor. Modern güzellik anlayışı modernitenin bir ürünüyken, modernite de piyasanın bir ürünü olarak pazarlanması imkansız şeyleri bertaraf ediyor.
Güzel dediğimiz şey nice zamandır görüntüden ibaret. Bu estetik gösteri asıl önemli olanın gözardı edilmesine neden oluyor. Aileler pazarlama tekniği ile kandırılarak oluşturuluyor. Toplumun temelleri reklamlar sayesinde satılan zayıf ürünlerle teşkil ediliyor. Aileler bu yüzden daha sonra dağılıyor, dağılmasa da mutsuz oluyor. Arayışımız pazarlama olunca geri kalan ve asıl önemli olan nitelikler sağlanamıyor. Hayatımızı sürdürmek için kurduğumuz ilişkiler bir illüzyon gibi yok oluyor.
Karşımızda bir kişi görmek mi; yoksa kozmetik et sunumunu taşıyan çerçevenin esiri olmak mı? Boyanın ve havalı eklentilerin hükmü nereye kadar? Beden dediğimizin ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Karşımızdaki kişiden beklediğimiz bedensel güzellik kendisinin bile değildir. Bedenler birer alıntıdan ibarettir. Bedenin sahibi olduğunu sanmak da çağın bir yanılgısıdır. Kişiliğinden başka hiçbir şeye sahip olmayan insan en önemli şeyi neden göz ardı etmektedir?
Bizim olmayan bedenlere verdiğimiz önem varlığımızın altını kazıyor. Güzellik denen oyun saçmalığa vardı. Bir insan güzel olmakla ne getiriyor? Kaldı ki güzellik ölçütümüz pazarlamanın esiri olmaktan ileri gitmiyor. Düşünceli, iyilik sever, nükteli, hoş sohbet, inançlı, dirayetli, sadık, çalışkan ve saire olmak da var. Bunların en azından hesaba katılması gerekiyor. İnsan olmak bakımlı et olmak değildir. Modern güzellik anlayışı da ne güzelliği, ne de insanı hedeflemektedir. Modern olan her şeyin eleştirisini yaptığımız gibi güzelliği ve tercihlerimizi de sorgulamalıyız. Özellikle de bu kadar popülerse, felsefe yapmak zorundayız.
Bu travma eski olduğu kadar,zamanla gençleşen bir trajedi.Modernite’nin temellerini atan objenin estetiği,reklamlardaki -itaat et- damgasını saklamak için iyi birer tuzak.