Tecrübe bir olaya ya da konuya, maruz kalmak veya müdahil olmak yoluyla, hakim ve hazırlıklı olmaktır. Yani daha önce o konuyu veya olayı yaşamış, görmüş veya tatmış olmaktır. Deneyim sözcüğüyle eş anlamlı, deney ve görgü sözcükleriyle yakın anlamlıdır. Bilimdeki “deney” ile yakın ilişkidedir. Bilim insanları bir bilgiyi sınayarak, gerçek hayatta deneyerek ölçerler. Oradan edinilen bilgi daha sonraki bilgilere ışık tutar. Tecrübe de böyledir. Hayatta yaşadığımız her şey iyi yorumlanırsa geleceğe ışık tutar. Bakınız: Felsefede Tecrübe, Takiyettin Mengüşoğlu
Canlılar doğup büyürken tecrübeleriyle yönlendirilir. Bebekken yüzlerce kez düşmesek yürümeyi öğrenemezdik. Her şeyi tatmaya çalışmasak, neyi yemek gerektiğini çözemezdik. Deneyip yanılmasak, konuşmayı nasıl öğrenecektik? Gelişimimizin tecrübeye dayandığını kim yadsıyabilir? Denemek ve yanılmak öğrenmenin temelidir. Yalnızca okuyarak yanılmadan öğrenebiliriz. Bizden önceki insanlar tecrübelerini aktararak aramızda yaşarlar. Bak: dmy.info/eser-birakmak
Her ne kadar diğer insanlar bize tecrübelerini aktarsa da, bireysel yaşamlarımız bireysel çaba gerektirir. Kendi hayatımıza uygulayacağımız prensipleri ve gereki bilgileri hayattan ders çıkararak ediniriz. Tecrübenin en önemli koşulu ders almaktır. Sorunları ve çözümleri sentezleyerek geleceğe yönelik çıkarımlarda bulunmalıyız. Bir sorunla karşılaşınca isyan etmek yerine çözüm üretirsek hayat boyu bir tecrübe edinmiş oluruz. Her gün, her an canımızı sıkan bir şeyler vardır. Şikayet etmek yerine onu denemek, sınamak ve geleceğe tecrübe üretmek gerekir.
Tecrübe yalnızca yaşamakla edinilmez. Binlerce kez aynı şeyi yaşayıp anlamaya çalışmayan insanlar var. Tecrübe yaşadıklarımızdan çıkarım yapmak, daha sonraki seferlerde işimizi kolaylaştıracak bilgiyi edinmek ile ortaya çıkar. Kendimize sorular sormalıyız. Tecrübenin birinci koşulu kendine öğretmek ve lazım geldiğinde de sorarak çıkarımları kullanmaktır. Koşullara uyum sağlamak ve önceki yaşantıları sonrakilere ışık olarak tutmak tecrübenin sonuçlarındandır.
Hayatın kendisi de bir tecrübe ürünüdür. Evrende görünen her şey nedensellik içerisindedir. Önceki deneyimler sonrakileri hazırlar. Maddenin temeli farklı deneyimler türetmek üzerinedir. Atomlar ve canlılar farklılıklar türetir. Bizim farklı bireyler olmamızdan, her elementin farklı yapılara sahip olmasına ve atom altı dünyadaki belirsizliğe kadar uzanan bir tecrübe çalışması vardır. Aynı çizgiyi üst üste çizmeye çalışmak gibi, hayat da aynı şeyleri küçük farklarla sürekli yaşatır. Önceki deneyim sonrakini hazırlar.
Hayatın ne olduğunu sormuştuk. Evrenin nedenini sorgulamıştık. Ardı arkası gelmeyen hayat zincirinin dışarıdan kısaca bir görünümünü vermiştik. Sonuçta hiçbir şey anlamadık ama hayatın gidişini gördük. Hayat farklı deneyimler sunuyor. Hepimiz bu ana yapının birer parçasıyız. “Farklılık” ve “deneyim” için çabalamaktayız. Büyük hayat yapısına baktığımızda bizim önemimizin “tecrübemiz” olduğunu görebiliriz. Sonuçta herkes ölüyor ancak tecrübeleri miras kalıyor. Herkes doğaya karışıyor ancak yaşadıklarımız ve yaşattıklarımız kültürün unsuru oluyor. Bak: dmy.info/hayatin-anlami-nedir & .dmy.info/biz-bir-sevgi-hikayesi
Küçük davramayı bırak, sen kendinden geçmiş evrensin. Mevlana Celaleddin Rumi
tecrübe iyi bir şey midir? bir adam düşünelim çok doğru ve dürüst davranıyor, diğerlerinin hakkını düşünerek yaşıyor ama bir yere varamıyor, diğer tarafta rüşvet veren, haraç yiyen, yalan söyleyen bir adam işlerini kolaylıkla hallediyor. tecrübe bizim dünyamızda şunu fısıldıyor, ” ahlaksız, bencil ve çıkarçı ol.” yapılan bazı deneyler insan hayatta kalması için ahlaksız olması gerektiğini söylüyor. çünkü dik duran, ahlaksız olmayan, prensiplerine bağlı kişinin hayatta kalması imkansız. hayatta daha net bakın bunu zaten göreceksiniz. evrim ortalama insanın ahlak(ahlaksız) anlaışını kutsuyor. ortama en çok adepte olan ortalama beyinsiz sürüdür çünkü güçlü olan onlardır. türün devamını beyinsizler sağlıyor. ben hep bunu düşünüyorum. olgunlaşmak birazda yavşaklaşmak oluyor. tecrübelerimiz bize bu dünya şartlarında olumsuz şeyler söylüyor. ne yaparsak yapalım hiç bir şey değişmiyor.
senin amaçın ne? neden bu kadar iyimser ve ortalama yazıyorsun? benim bahsettiklerim daha gerçek değil mi?
bir adam dürüstse hayatta hiç bir yere gelememişse bunu anlarım çünkü sistem dürüstlüğü, gerçekçiliği, insan severliliği istemez. ama her türlü ahlaksızlığı, kaypaklığı yapıp yüzüne multi yavşak bir gülümseme takıpta hiç bir yere gelemeyiyen adam ultra gerizekalıdır. hem kendi sahanda oynuyorsun hem de bir bok olamıyorsun traji- komik acınası türler bunlar.
benim tecrübelerim hiç iyi sonuçlar vermedi, isyan etmekten başkad a bir strateji geliştiremedim.
Bir insanın iyi ve kötü tecrübelerinin olması gibi, insanlığın üyelerinin de kötü ve iyi tecrübeleri olamaz mı?
Selamlar;
Tecrübe iyi bir şey midir? Tecrübe tecrübedir. Elmanın elma olması gibi. Ona tatlı, ekşi, kırmızı, yeşil diyen biziz. Yoksa elma elmadır. Biz duyu organlarımızla algılar sonra onu yorumlarınız. Çünkü bilinç denilen bir varoluşa sahibiz. Düşüncelerimiz, beklentilerimiz, duygularımız var.
İyi ve kötü tanımı tamamen bizim bakış açımızla ilgilidir. Bir adamın rüşvet alıp yükseldiğini görerek farklı yorumlar yapabilirsin. “Demek işler böyle yürüyor, o zaman ben de rüşvet alayım”; ” Demek işler böyle yürüyor, o zaman ben bu diyardan gideyim” Diyardan gideyim diyen derki iyi ki ben buna tanık oldum, yoksa ilerde bu çarkın içine düşebilirdim. Bu onun için iyi bir tecrübedir. Çünkü rüşvet alarak kazanacağı hayatın onun için bir anlamı yoktur. Güzel bir ev, lüks eşyalar, mutlu bir aile ya da güzel kadınlar…Ya da bu onun için kötü bir tecrübe de olabilir, hayatı çok farklı anlamışım diyebilir. Derbeder olabilir, bir türlü kabullenemeyebilir.
İnsanın dramı birazda burada başlıyor. Beklentiler… Beklenti olmayan bir şeyin olmasını istemektir. Bu istenen şey olabilecek bir şey olduğu gibi hiç olmayacak bir şey de olabilir. Dünyanın kendi istediğimiz gibi iyi olduğunu görmek isteyebiliriz, ama bu yoksa var değilse derbeder mi olalım! İşte bu bir seçimdir.
Bir korku sahnesine bakmak gibidir bu. Bakıp sahneyi anlamlandırmaya da çalışabilirsin, ya da yüzünü çevirip kusabilirsin.
Peki her zaman seçim yapacak gücümüz olur mu? Bu nelere bağlıdır? Çocuklukta yaşanan tatminler, sevgiler, istekler, yaşantılar…
Doğuhan’ın bu olumlu bakışını ya da bendeki bu bakışı herkesten beklemek olası mı? Hayat bu kadar adil ve mantıklı mı? Başka bir insanın hayatını tam olarak yaşama imkanım olmadığı için bir cevap veremiyorum. Hiç yaşamamış insanların, bebeklerin öldüğü bu dünya belki sorumuza bir cevap veriyordur; ama hala bilemem.
Şimdi hayatı çok yalın ele almalıyız. Hayat hayattır işte… Ona ne büyük anlamlar yüklemek ne de tamamen değersiz görmek mümkün. Çünkü eğer her gün uyanmaya isteğimiz varsa; hayat herşeye rağmen güzel bir şey demektir. Gerçekten; ciddi anlamda yaşanmayacak olduğunu düşünen insanları zaten göremeyiz; onlar zaten tam manasıyla “yokolurlar” Ne bir mektup bırakma isteği olur ne de düşüncelerini anlatmak. Eğer bu isteklerimiz hala varsa herşeye rağmen yaşayabiliyoruz demektir.
Mühim olan “kendini tecrübe etmek”; başkasını değil. Başkasının yaşantısını, düşüncesini, yaptıklarını değil. Bunlar bir fikir verebilir, duygularımızı uyandırabilir. Ancak gerçekte derinde ne beklediğimizi, ne hissettiğimizi “kendimizi yargılamadan, aşırı sevmeden, ya da nefrete etmeden” gözlemleyebilmek. Sonra güzel ve hoş duyguları yakaladığımız gibi hüzünleri ve tekdüzelikleri de yakalayabilmek. Mesele hayatı iki tarafıyla da tecrübe edebilmek.
hayatı fazla yargılamayalım; bir yol uzun ve ince.. Yürüyelim zaman zaman koşalım; ama yol hep uzun ve ince unutmayalım. Ya da bir nehirdeyiz sürükleniyoruz; zaman zaman boğulmakak için kulaç atmalı, bazen de suyun akışına kaptırmalıyız.
Her şeye rağmen hayat buradan yaşanılası görünüyor. Yeterki gerçekten o anı tecrübe etmeyi öğrenelim; gerçekten düşünmeyi öğrenelim ve kendimizi derinden tanıyabilelim.
Safi bir yalınlık var, inan…
Zaman ayırıp eleştirdiğin için teşekkürler. Tabi ki bu oyunda kaybedenler olacaktır. Tabi ki, oyun içinde farklılıklar, benzersiz olma istekleri olacaktır. Ancak senin de söylediğin gibi, biz yaşamak istediğimiz için yaşıyoruz. Oyun dediğimiz bu hayata kendimizin gelmediğini ve aslında toplumun yetiştirdiği bir ürün olduğumuzu da unutmayalım. Biz hayatı “istiyoruz” ve bu nedenle buradayız. Ancak “ben” değil, biz, yani parçası olduğumuz bütün. Bireye indirgersek hayatı göremeyiz diye düşünüyorum.
Tecrübenin nedemek olduğu yok