Tarih boyunca insanlar bilgi edinmek için diğer insanlara bizzat başvurdu. Yani bilgi kaynağı insandan ibaretti. Daha sonra yazı bulundu ve bazı nesnelere başvurmak mümkün oldu. Ne var ki bunların da maliyeti yüksekti. Kitap olarak genelleşen yazı kaynağı günümüzde de maddi güç gerektirmektedir. Üstelik kitap yere ve zamana göre imkanları zorlayabilmektedir. Bu durum kütüphaneler ile aşılmaya çalışılmışsa da bilginin kitapta olanı halen zaman, mekan ve imkan olarak sınırlandırıcıdır. 20. yüzyılda bilgisayarların tutulmasıyla elektronik kaynaklar kullanılmaya başlanmıştır. Genel ağ(internet) ile de bilginin sınırları kalkmıştır. Artık dünyanın her yerinden istediğiniz bilgiye zaman, mekan ve imkan sınırlarını aşarak sahip olabilirsiniz.
Böyle bir ortamda okul ne işe yarar? Orta Çağ’da mektebe ya da dergaha gidip yüz sürmek, icazet almak bilginin bir yoluydu, ancak günümüzde bilgi her yerde. Öyleyse okul ne yapıyor? Daha önce eğitimin işlevini, anlamını ve önemini farklı yazılarda işlemiştik. Eğitim kültürü kazandırıyor, toplumsallaştırıyordu. Bilgi kaynağı olma konumu ise artık rehberlik hizmeti vermesiyle değişti. Çağdaş zamanlarda okul insanları doğru bilgiyi bulma yöntemi kazandırarak yetiştiriyor. Zaten çoğu ülke “dikte” eden eğitimi yapılandırmacı yaklaşımlarla modernize etti. Artık öğrenci kendisi öğreniyor, öğretmen ise sadece yol gösteriyor.
Yol gösterme şeklinde gerçekleşen eğitim günümüzün teknolojik gelişmeleriyle teknolojik yol göstermeye dönüşüyor. Ülkemizde 80 milyar TL. bütçeli FATİH projesi bunun en önemli göstergesi. Bu projeyle tüm sınıflara etkileşimli tahta(dokunmalı bilgisayar), her öğrenciye ve öğretmene tablet bilgisayar, okullara ağ donanımı ve yazıcılar gibi olanaklar sağlanıyor. Bu olanakların eğitimde kullanılması teknolojinin doğru yönde kullanımını sağlıyor. En büyük bilgi kaynağı genel ağ da burada tanıtılıyor. Eğer proje hedeflerine uygun gerçekleşirse teknolojik cehaletimiz giderilir ve çağdaş olanakları bilgiye ulaşmada kullanabiliriz.
Yararının yanında zararını da hesaba katmak gerekiyor. Sınıftaki teknolojik aletler eğitime zarar verebilir. Nitekim okul artık bilgiden ziyade toplumsallaşma aracıdır ve teknolojinin bundan alıkoyduğu düşünülebilir. Okul çocuklar için bilgisayar çağındaki bir özgürlük alanıdır. İnsanlarla etkileşimin önemli bir merkezidir. Eğitim açısından öğrencinin ekrana hapsedilmesi en büyük işlev olan toplumsallaşmayı engellemektedir. Ancak bizim gibi geri kalmış ülkeler ekrana hapsolduğumuzu fark edemez. Ekranın büyüsünü her yerde görmek ister. Bilinçsiz bir toplumda bunların birer modern oyuncak olacağını öngöremez.
Öğrenmek için insanlara, kitaplara ya da bilgisayarlara muhtaç değiliz. Artık zamanı ve mekanı ortadan kaldıran sınırsız bilgi kaynağımız genel ağ var. Teknoloji gittikçe gelişti ve genel ağın da farklı türleri oluştu. Web 2.0 ile artık bilgiyi sadece almıyoruz, onunla etkileşime giriyoruz. Artık bilgi tek taraflı değil. Öğrenme çabamızı gittikçe kolaylaştırıyoruz. Burada şöyle bir soru akla geliyor, gittikçe maddeden azat oluyoruz; peki bu iş nereye varacak? Bilgi zamanı ve mekanı aştı, artık bireyin anbean içinde bulunduğu bir dünya haline geldi. İnsanın hizmetine ihtiyaç kalmadı. Bilgi dünyasında sörf eden insanı gelecekte neler bekliyor? Bilginin kaynağı belirsizleşmişken, hayat sanallaşmışken acaba insan kendini bildiğimiz anlamda yaşatabilecek mi?