halk hikayeleri

Türk Halk Hikayeleri

halk hikayeleriTürk halk hikayeleri bize ne anlatıyor? İ. Kunoş ve H.A. Fischer’a göre  Türk halk hikayeleri kahramanlık, saz şairleri ve saz şairi- kahramanlık hikayeleri olarak sınıflandırılır.[1] Aşk ve kahramanlık hikayeleri her kültürde vardır. Biz ayırt edici özelliği görmeye çalışacağız. Halk hikayelerinde toplumun temellerini görebileceğimizi söylemiştik. Diğer kültürlerden farklı olarak bizde özellikle kahramanlık hikayelerinin ayırt edici bir yönü vardır. Tarihi olayların anlaşılmasını sağlayacak bir bakış açısı olarak kahramanlık hikayelerindeki temaya dikkat çekmeliyiz. Türk halk hikayeleri ile ozanların eserlerinde kahramanlığın bir uç noktasını görmekteyiz.

Türklerde iyi kalpli eşkıyalar diğer halk kültürlerine göre yoğunluk arz etmektedir. Adaletsizliğe isyan eden halk ozanı, halk insanı bütün Türk dünyasında anlatılmış ve yayılmıştır. Dağlarda hüküm kuran isyankar yurttaş bütün coğrafyaya mesaj vermiştir. Belki de Anadolu’nun dağlık yapısı adaletsizliğe tepki veren insanı çekmiştir. Dağlar ozanlara mevzi olmuş ve çoğu kez destansı anlatılara yol açmıştır. Bunun en büyük örneği Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar yayılan Köroğlu’dur. En yaygın anlatı olduğundan hakkında kısaca bilgi verelim.

Köroğlu Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar birçok varyantı olan bir hikayedir. Hazar Denizi’nin ikiye ayırdığı iki büyük türü olduğu söylenebilir. Halk hikayeciliğinin en yaygın örneğidir. Doğu Anadolu’da aşık meclisleri Köroğlu ile başlar, Köroğlu ile biter. Köroğlu’nun soyunun Teke- Türkmen boylarına dayandığı Boratav tarafından savunulmaktadır. Babasının adı, Doğu Türkistan’da Ravşan; batıda ise Rövşen ya da Deli Yusuf’tur. Memleketi olarak: Bolu, Erzincan, Van, Kars, Tokat, Bingöl ve Türkmenistan söylenmektedir. Nili Boratav Osmanlı-İran savaşlarının, Fikret Türkmen ise Dede Korkut Hikayeleri’nin bu hikayeye kaynaklık yaptığını söyler. Destandan geçiş örneğidir. Adaletsiz düzene karşı tepki olarak doğmuş ve dağa çıkmıştır. Orada doğruluk için savaşmış ve halk tarafından desteklenmiştir.

Köroğlu ile birlikte Kirmanşah, Şah İsmail, Yaralı Mahmut gibi halk hikayeleri de mevcuttur. Tabi kahramanlığın yanında aşk hikayeleri de unutulmamalıdır. Ercişli Emrah ve Selvi Han, Karacaoğlan ile İsmikan Sultan, Kerem ile Aslı , Tahir ile Zühre, Arzu ile Kamber, Hurşit ile Mahımiri yaygın aşk hikayelerinden bazılarıdır. Velakin Türklerde kahramanlığın göze çarptığı söylenmelidir. Halk hikayeleri anonim iken, bizde telif eserlerin de iyi kalpli eşkıyayı yücelttiği görülmektedir. Adalet savaşı teması halk ozanlarında belirgin bir övgüye haizdir.

Kul Mehmet, Öksüz dede, Kuloğlu, Cevheri, Aşık Ömer kahramanlığı öven ozanlardır. Pir Sultan, Şeyh Bedrettin, Dadaloğlu, Köroğlu adaletin sembol isimleridir. Çoğu hikaye de devletin en güçlü olduğu dönemlerde ortaya çıkmıştır. Çoğu zaman devletin zorla bir yere iskan etmeye çalıştığı özgür Türklerin karşıtlığı görülür. Cihan devleti olan Osmanlı özgürlüğü için göçebe ve bağımsız kalan Türklerle çatışmıştır. Özellikle merkezi idarenin zayıfladığı yerlerde adaletsiz yöneticilere isyan eden eşkıyalar idareye göre haydut, halka göre kahramandır. Sonraki yüzyıllarda Yörük Ali, Çakırcalı Mehmet, Atçalı Kel Mehmet ve sair efeler de bu bağlamda değerlendirilebilir. Halkın adalet için isyan edeni olumladığı eserler sözlü kültürden sonra da sürmüştür. Türk sinemasında Kemal Sunal’ın güldürü filmlerinde dahi eşkıyanın olumlu tarafını görebiliriz.

Yaşar Kemal İnce Memed’i yazarken bir eşkıya uydurmamıştır. Toroslar’da yaşayan yüzlerce eşkıyadan bir derleme yapmıştır. Türk romanındaki eşkıya eski halk hikayelerindeki eşkıyanın devamıdır. Edebiyat ise hayatın aynasıdır. Belki bir ozandan kahramanlık hikayesi duyamazsınız, ama İnce Memed’de Yaşar Kemal’in tanıklığını tecrübe edebilirsiniz. İnce Memed’de eşkıyanın Türklere özgü iyi bir anlamını göreceksiniz. Bu da kültürümüzün özgün taraflarından biridir. Hikayelerden hoşlanmıyorsanız en azından altta yer alan Köroğlu filmini izlemenizi öneririm.

https://www.youtube.com/watch?v=16qBU4P2WL0

“Ahlak düzeni sağlam olmayan ve soyguncularıyla başa çıkamayan bir toplum –ruhunda arta kalmış barbarlık duygusunun da tesiriyle- soyguncularına karşı hayranlık duyar.”      Andre Maurois

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

Leave a Reply